Acı kaybımız Türk futbolu 5 aylık yeni başkanını genç yaşta ve çok olumlu işlere soyunduğu bir zamanda kaybetti. İyi bir yönetici olarak da yurdumuza çok yararlı hizmetler veren 52 yaşındaki Hasan Doğan'ın Bodrum'daki ani ölümü, spor camiasında olduğu kadar ekonomi dünyamızda da şok yarattı. Allah rahmet eylesin ve nur içinde yatsın. Tüm futbol camiasının ve Doğan Ailesi'nin başı sağolsun. Eski bir şarkının nağmelerindeki gibi "Geç bulunup çabuk kaybedilen" Doğan'ın çok önem verip üzerinde durduğu, Türkiye'yi kaplayacak futbol okullarını yaptırmak ve vasiyeti sayılacak bu isteğini yerine getirmek Federasyon Başkanlığı koltuğunu dolduracak yeni yöneticiler için birinci görev olmalıdır.
Aragones devri Gelelim Fenerbahçe'ye... Başkan Aziz Yıldırım'ın "26 Haziran'da hocamız ve transferlerimiz tamam olacak" diye verdiği söz, geç olsa da sadece teknik direktör yönünden gerçekleşti. Ama "İki çok önemli yabancı futbolcu" bölümü hâlâ olmadı. Avrupa 2008'de, İspanya'ya yenilmeden kupayı kazandıran 70 yaşındaki "Yaşlı Kurt" tam bir futbol sihirbazı. Genç olmadığı ve çok koşmadığı için Raul gibi bir yıldızı kadrosuna almayarak futbol hakkındaki görüşünü açıkca ortaya koyan ve isme değil, isteklerini yapacaklara görev veren Aragones, bunun semeresini bir kere daha aldı. Daha önce çalıştırdığı takımları başarıdan başarıya koşturan ama sihirbazlığını İspanya dışına ancak son Avrupa Şampiyonası'nda taşıyan tecrübeli teknik adam, iyi bir futbol döneminden sonra hocalıkta da talebelerine kupa ve şampiyonluklar kazandırarak iyi bir kariyer yapmıştır. Eğer rahat bırakılır ve sabredilirse Fenerbahçe'de de bunu sürdüreceğine ve kısa sürede Türkiye'ye adapte olacağına inanıyorum. Eskiler "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbeyi aklı eserinde" demişler. Aragones de lafta değil işte usta olduğunu ortaya koyacak ve "Uzanamadığı ciğere pis" diyenleri birer birer utandırarak Fenerbahçe'yi başarıya koşturacaktır. Yeter ki istediği transferler gerçekleşsin.