23 Şubat 2011 | Çarşamba

Yıldırım korkusu

İlginç bir derbi karşılaşması oldu. Fenerbahçe iyi başladı öne geçti, Beşiktaş sazı eline aldı ancak son söz Ferrari'nin de katkısıyla yine Fenerbahçe'den geldi. Maçın analiziyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Maçtan iki gün evvel beni Radikal gazetesinden aradılar.
Skor tahmini alıyorlarmış... Bilenlerden, bilir geçinenlerden, ünlülerden... "Ben prensip olarak skor tahmini yapmıyorum. Kehanette bulunamam. Ama ille de ısrar ederseniz, 5-0 Fenerbahçe galibiyetinden, 5-0 Beşiktaş galibiyetine kadar her şey olabilir bu maçta... Çünkü iki takım da üst düzeyde futbol oynamıyorlar hatta kötü futbol oynuyorlar. Türkiye'de çok kötü futbol oynanıyor. İşte Avrupa maçlarına bakıyorsunuz, bir yığın palavra takımlara elendiler. Beşiktaş da Avrupa'da adı sanı geçmeyen, Ukrayna'nın ikinci takımından dört yedi. Bir basit oyuncu hatası, hakem hatası çok şeyi değiştirebilir. Çok şeyi etkileyebilir. Taraflardan birisinin çözülmesine de yol açabilir. Onun için bana hiçbir sonuç sürpriz olmaz" dedim.
Nitekim maçın ilk dakikalarına bak; Fenerbahçe beşler gibi görünüyordu. Sonra Beşiktaş ikinci golü attıktan sonra Beşiktaş beşlere döndü maç... Ferrari, penaltı yapıp kendini attırdıktan sonra Fener beşlere döndü maç...
Gerçekten çok küçük nüanslarla döndü maç... Çünkü üst düzey futbol oynayan yok. Bu kadar alt düzeyde oynadığın zaman, mahalle maçı düzeyinde oynadığın zaman her türlü skor olur ve bu her türlü skor da çok küçük nüanslarla değişir.
Maçtan sonra "Almeida o golü atsa farklı olurdu" yorumları yapıldı. Almeida o golü atsa maç nereye giderdi bilmiyoruz. Ferrari o penaltıyı yaptırmasaydı nereye giderdi maç bilmiyoruz. Ferrari'nin penaltı yaptığı pozisyondan önce Lugano'nun yaptığı faulü hakem görseydi, maç 2-2 olur muydu, Fenerbahçe 10 kişi kalır mıydı bilmiyoruz. Aynı Lugano'ya daha evvel Ferrari'nin yaptığı penaltılık hareket var. Grekoromen güreşte, adamı enseden ve belden kavrayıp yere vurmak, tuş yapmasan bile 5 puan getirir. Bir hakemin 5 puanlık güreş hareketini görmemesine imkan var mı? Orada görseydi, penaltıyı verseydi, maç nereye giderdi bilmiyoruz.

ALEX YAKALARSA KAÇIRMAZ

Ama bildiğimiz bir şey var; her yöne gelebilecek bir maçtı bu... Neticede Ferrari kendini attırıp, Beşiktaş'ı 10 kişi bırakınca, üstünlük Fener'e geçti.
Orada da hep söylüyorum; usta oyuncunun farkı bu...
Herkesin eline fırsat geçer ama ustalar o fırsatları değerlendirir.
Hakan Şükür karşı karşıya kalınca, Almeida karşı karşıya kalınca başka oluyor, Alex kalınca başka oluyor.

-Maçın kırılma noktası konusunda tartışmalar var. Beşiktaşlılar, Almeida o golü atsa maç biterdi görüşünde... Katılıyor musunuz?
Almeida'nın kaçırdığı golle alakası yok. Beşiktaş öyle bir esiyordu ki her akında gol pozisyonuna giriyordu, birisini atmasa, birini atacaktı. Fenerbahçe şaşkına dönmüştü.

BİRİNCİ KART BAĞIMSIZLIK
-Ferrari ve Lugano kırmızı kart çıkana kadar sürekli didiştiler. Schuster daha önce bir önlem alamaz mıydı?
Kart bağıra bağıra geldi. Schuster hatayı maçın başında yapmış. Takımın yedek stoperi yok. Ama ben yine de Schuster'in yerinde olsaydım, daha ikinci yarının başında Ferrari'yi oyundan alır, Ernst'i stopere çeker, Aurelio'yu ortaya koyardım. Yani mevcut 18 kişi içinde de önlem alabilirdi. Ferrari'nin kendini attıracağı belliydi.
Aykut Kocaman nasıl Gökhan Gönül'ün atılacağını hissetti; oyundan aldı. Ki Gökhan aslında atılmıştı. Cüneyt Çakır kırmızı kartı çıkaramadı. Fenerbahçe'yekırmızı kart çıkaramıyor hakemler... Aziz Yıldırım'ın dehşetinden, Fenerbahçe'ye kırmızı kart çıkaramıyor hakemler... 'Çıkarıyorum' diyen bana gelsin... Bugüne kadar Fener maçını kim yönettiyse bana gelsin... 'Hıncal ağabey bana haksızlık yapıyorsun' desin; gidelim Digiturk'e çıkaralım o maçın kasetini izleyelim. Nasıl kırmızı kart çıkartamadığını göstereceğim. Göre göre... 'Görmedim' de diyemez!
Cüneyt Çakır, Gökhan Gönül'e faul vermese tamam. 'Görmedim' diye uydurur! Faulü verdi, demek ki görüyor.
3 dakika evvel Necip'e sarı kart çıkardığın hareketin aynısını yapıyor Gökhan Gönül... Necip dokunmuyor üstelik adama... Ama ölçüsüz ve dengesiz giriş sarı kart... Adam ayağını kaçırmasa kırılabilir. Simao kaçıramıyor ve Gökhan basıyor! Tekme atmakla kalmıyor, basıyor. Bunu görüp faul çalıyor ama kart çıkaramıyor.
Çünkü, ben hep söylüyorum; Fenerbahçe'de birinci sarı kart bağımsızlık diploması... Sarı kartı gösterirken hakem 'Arkadaşım sen bundan sonra her şeyi yapabilirsin' diyor bir nevi!..

YURT DIŞINDA RAHATLAR
-Çakır şu an Türkiye'nin 1 numaralı hakemi olarak görülüyor ve derbide daha iyi bir yönetim bekleniyordu.
Ben beklemiyordum. Cüneyt Çakır, Türkiye'nin 1 numaralı hakemi falan değil. Yurt dışındaki hakemlikle içerdeki hakemliği kimse karıştırmasın. Yurt dışında üzerlerinde bir Aziz Yıldırım ve ona bağlı medya baskısı yok. Rahat rahat çalıyor düdüğü... Türkiye'de çalamıyorlar.
Beşiktaş'ın stadında maç yönetiyorsun, etrafında binlerce Beşiktaşlı var. Beşiktaş 10 kişi ve 4-2 mağlup ve maçın bitmesine 10 dakika var. Orada Gökhan Gönül'ü atsan bile durum fazla değişmez. Beşiktaş'ın stadında, Beşiktaş 4-2 mağlupken, Beşiktaş 10 kişiyken, Gökhan Gönül'e yani Fenerbahçeli oyuncuya kırmızı kartı çıkartamıyor.
Bu nasıl Türkiye'nin 1 numaralı hakemi olur? -Bir seyirci olarak derbideki futbolu nasıl buldunuz?
Keyif aldınız mı?
4 gol atılan maç en az 4'er tane de gol pozisyonu var.
Düşünürsen keyif bakımından güzel ama kalite bakımından iyi mi; soru işareti...

DAUM ZAMANINA DÖNDÜ
-
Ferrari'nin atılmasından sonra Alex faktörü iyice ortaya çıktı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Hep Alex bu... Takımın iyi futbol oynuyorsa Alex'e ihtiyacın yok. Hatta Alex'in o takımda yeri yok. 10 kişi oynatıyor takımı. Ama takımın iyi futbol oynamıyorsa Alex'e ihtiyaç vardır. Aykut Kocaman bunun farkında değil. Belki de Aziz Yıldırım'ın baskısı ile bunu fark etti. Yoksa devre arasında Alex gitmişti. Kimse gizlemesin.
Şimdi takımın lideri Alex artık Aykut Kocaman değil.
Kocaman son zamanlarda 'pokerface' olmaktan vazgeçmişti.
Reaksiyon verir hale gelmişti, dikkat edin Beşiktaş maçında reaksiyon yoktu. Daum zamanındaki Aykut'a döndü. Bu Aykut'un arkada kaldığı zamanki yüz ifadesi...

CEZA ALSA DA FARK ETMEZ -
Bu defa tribünlerde değil ama protokolde kavga vardı. Yıldırım'ın, Vardar'ın elini sıkmaması ile başlayan gerginlik koridorları karıştırdı. Galiba olaysız bir derbi geçiremeyeceğiz!..
Aziz Yıldırım'ın ceza kuruluna gitmesi lazım. Hatta bana sorarsan yeni hazırlanan değil, mevcut Sporda Şiddet Yasası'na göre de savcılık tahkikatına uğraması lazım.
Protokol tribününde, Fenerbahçe'nin başkanı, bir Beşiktaşlı yönetici ile kavga ediyorsa bunun tribündekilere nasıl yansıyacağını tahmin etmek için yargıç, savcı falan olmaya gerek yok. Binlerce senedir bu ülkede 'imam-cemaat' lafı söylenir.
Aziz Yıldırım'ın bu davranışı resmen futbolda şiddeti tahrik eden bir davranış. Suç!.. Hem disiplin suçu hem adli ceza suçu. Kanun da var çünkü. Ama göreceksiniz hiçbir takibata uğramayacak. Disiplin Kurulu'na verilse ne olacak? Adam toplamda 21 ay ceza almış. Disiplin kurulu bir 21 ay daha verse ne olacak!
Verilen mahrumiyet cezalarının herhangi bir sonucu yok ki Türkiye'de!.. Gidiyor locasına oturuyor. Devre arasında soyunma odasına iniyor, kayıtlar siliniyor.
Onun için bir şey beklemiyorum.

HANS KAFASI İLE DÜŞÜNÜYOR
Beşiktaş'ta Schuster ciddi anlamda tartışılıyor.
Flaş transferler ve büyük hedeflerle ikinci yarıya başladı Beşiktaş ama iki maçta 8 gol yiyip, hedeflerinin çok gerisinde kaldı. Üstüne üstlük Schuster'in taraftarla da arası açıldı.
Bundan sonra Schuster'in katkısı olur mu?
3 günde 8 gol yedi!..
Şimdi 'devam etse' ne hayır gelir bilemiyorum.
Beşiktaş camiasının Schuster'e güveni var mı? Hele Beşiktaş taraftarına 'sinkaflı' küfür eden bir hocanın, Beşiktaş'ta artık ne derece arkasında durulur bilemiyorum! Şu anda sırat köprüsünün üzerinde...
Ben Beşiktaş başkanının yerinde olsam sırat köprüsünün üzerindeki bir hoca ile devam etmem. O hocanın adı Mourinho olsa da etmem, Alex Ferguson olsa etmem.

PARALI ASKERLERLE OLMAZ
Schuster çok önemli hatalar yaptı. Bir defa insan psikolojisini bilmiyor. Tam 'Hans' kafası ile düşünüyor. Robot, makine... Seyirci de robot, sahadakiler de robot. Hayır, robot değil. İnsan olsaydı Ferrari'yi fark ederdi. 'Efendim maçtan önce uyardım.' Uyar. Güzel bir şey... Ama maçı da izlerken uyarılarına uymadığını görüyorsun adamın. Lugano'ya fena halde kapıldığını görüyorsun. Hakemin bir defa atladığını görüyorsun. Galatasaray 2000 yılında Avrupa şampiyonu olurken her maçtan evvel 'Ne diyorsun' diye soranlara aynı yorumu yapıyordum. "Galatasaray bir takım. Karşısında oynadığı bir karma.
Karmadaki isimleri parayı verip aldığın için çok daha büyük olabilirler. Ama karmalar takım olamazlar. Avantaj takımlardadır karmalara karşı... Ve nitekim Galatasaray bütün o paralı asker takımlarını geçti. Yani dandik takımların dandik kuraları ile gelmedi Süper Kupa'ya kadar. Avrupa'nın en iyi liglerinden, 2 İngiliz, 2 İtalyan, 1 Alman, 2 İspanyol Şampiyonlar Ligi takımını geçerek UEFA Kupası'nı, Süper Kupa'yı aldı. Daha büyük lig var mı Avrupa'da?
Neden aldı; çünkü karşısındakiler paralı askerler. Paralı asker şudur; iş iyi gidiyorsa mesele yok ama iş kötü gittiği zaman ayağını topa uzatmaz. Çünkü o ayak para... Maç başına para alıyor. '5 maç sakatlanması' demek bilmem kaç milyon euro demek. Galatasaray'ı şampiyon yapan Hagi, Popescu, Taffarel değil. Galatasaray'ı şampiyon yapan o takımın ruhunu oluşturan yerli iskelettir.
O zaman paralı askerler de o havaya uydular.
Barcelona'da, Real Madrid'de yapamadığını Hagi, Galatasaray'da yaptı. Çünkü orada Romanya Milli Takımı'nda oynadığı havada oynuyordu.

MUSTAFA DENİZLİ UÇURURDU
Burada da Beşiktaş'ın usta ayakları var. Ama takım yok. O takım ruhunu yaratacak Fatih Terim de yok başlarında... Bazı Beşiktaşlı yorumcuların ve seyircilerin "Mustafa Denizli bu takımı uçururdu" demelerinde gerçeklik payı büyük. Hakikaten uçururdu.
Mustafa Denizli 'takım ruhu' vermeyi bilen bir hoca. Ama Beşiktaş'a bak; o takım ruhunu vermesi gereken yerli oyuncuların iki kaptanı birbirlerine giriyorlar, yumruklaşıyorlar. Birinin sözleşmesi feshediliyor. Şimdi iki kaptanın yumruklaştığı maçta sen bu takıma iki ay evvel gelmiş bir yabancı olarak nasıl havaya girersin!
Girersin ama tersine havaya girersin.
-Schuster, Beşiktaş'ı umursamıyormuş gibi bir hava yaratıyor.
Ama işte onu diyorum. Schuster, mekanik Alman kafası ile düşünüyor.
Ruh olarak düşünmediği için hiç imkân yok...

MEDYA VE HAKEMLERE AZİZSİLİN!..
Trabzon, Manisaspor karşısında 1-0 geriye düşmesine rağmen Umut ve Alanzinho'nun golleri ile galip gelmeyi başardı. Bursaspor Gaziantepspor'a 4-1 yenildi. Zirvede iki takım kalmış gibi gözüküyor. Bundan sonra nasıl bir mücadele bekliyorsunuz?
Trabzon aslında iyi mücadele etti, maçı bırakmayarak.
Kendi sahasında yenildiği Manisa'yı rakip sahada hem de geriye düştüğü maçta yenmek kolay iş değil.
Ama ben hâlâ Trabzon'un bundan sonra 'kalan tüm maçlarını kazanacağını' söyleyecek durumda değilim.
Fenerbahçe bütün maçlarını kazanabilir. Bir takım hüviyetindeler, yabancıları dahil... Önemli kozları var. Takımın bir anda ortaya çıkan kozları da var.
Bir de Aziz Yıldırım faktörü var. "Azizsilin" olarak değil.
Palavra o. Soyunma odasına indi de bilmem ne... Bunlar palavra. Onları geçin. Medya ve hakemlere yaptığı "Azizsilin" faktörü var. Trabzon'un böyle bir gücü yok. Onun için bundan sonra Trabzon'un puan kaybetme ihtimali fazla, Fenerbahçe'nin az. Hal böyle olunca da şu anki 2 puanlık fark o kadar önemli değil.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor