17 Şubat 2011 | Perşembe

Yanlış seçimler yaptı

Özgener'in açıklamaları en çok da Beşiktaş'ı rahatsız etti ve aynı sertlikte yanıt geldi. Demirören, "Futbolda demokrasi yok" diyen Özgener'e, "O zaman siz faşistsiniz, diktatörsünüz" diye karşılık verdi.
Yıldırım Demirören, aslında kelime oyunu yapıyor; 'Demokrasinin olmadığı yerde ya dikta vardır, ya faşizm vardır' demeye getiriyor. Halbuki Mahmut Özgener'in kullandığı cümlenin anlamı o değil. 'Futbolda konulmuş kurallar vardır, bu kurallara da herkesin uyması gerekir' anlamını ifade ediyor. Yıldırım Demirören açıklamalarının sonunda ceza heyetine verileceğini bildiği için böyle bir kelime oyunu ile Özgener'e kendi açıklamasının üzerinden 'hem faşist hem diktatör' dedi.
Mahmut Özgener o sert konuşmasında temelde haklı.
Hiçbir kulüp başkanının hakemler üzerinde bu kadar ağır baskılar kuracak ve seyirciyi ve medyayı, hakemlerin üstüne salacak ölçüde tahrik etmeye hakkı yok. Suç bu aynı zamanda...
Mevcut futbolda şiddet yasası uygulansa, bu açıklamalar üzerine savcıların soruşturma açması, İstanbul'un spor güvenliğinden sorumlu valinin en azından bu kulüp başkanlarını davet edip, 'Kardeşim ne yapıyorsunuz?' demesi lazım. Ama hiç kimse hiçbir şey demiyor...
Sonunda Mahmut Özgener, konuşmak zorunda kaldı.
Temelde haklı ama kulüp başkanlarının bu şekilde pervasızlaşmasında kendi kusurları da var. En ağır saldırıyı Aziz Yıldırım başlattı. Soyunma odası basmalar ve devre arasında 'Hakemler dürüst olsaydı' diye başlayan ithamlarda bulunan, resmen holiganları tahrik eden bir konuşma yaptı. Bunun cezasını Türkiye Futbol Federasyonu ve bağlı kurumları devre arasına denk getirdi.
Yani Aziz Yıldırım'ı cezalandırmadı. Sen Aziz Yıldırım'ı cezalandırmazsan o zaman öbür kulüp başkanlarına da yol açıyorsun. Ondan sonra kaos...

SORUNU KÖKÜNDEN ÇÖZEBİLİR
-
Demirören'in çıkış noktası da buydu aslında... Başkanın açıklamalarında 'Yıldırım konuştu, Polat konuştu bir şey olmadı da niye biz konuşunca, Özgener bu kadar tepki gösterdi' mesajı vardı.
Evet... Açık ve seçik... Doğru ya da yanlış... Bunu tartışmıyorum bile ama Türk futbol kamuoyunun, Oğuz Sarvan'a itimadı yok. Bu kişiyi hakem müessesesinin başına koyarsan ve de yıllarca Fenerbahçe'de maaşlı çalışmış Kemal Dinçer'i de Gözlemciler Kurulu'nun başına koyarsan o zaman bu tür laflar, bu tür dedikodular, bu tür fısıldamalar ortaya çıkar. Ki bu fısıldamalar en tehlikeli olanlardır.
Fısıltı gazetesi kadar çirkin bir gazete yoktur. Çünkü 'Sorumsuz' dediğimiz internette bile yazılanları görüyorsun en azından, bir cevabın oluyor, bir önlemin oluyor.
Ama fısıltı gazetesine yapacağın bir şey yok. Ama Mahmut Özgener kardeşim, pırlanta gibi çocuktur, severim, arkadaşımdır ama Merkez Hakem Komitesi'nin ve de Gözlemciler Kurulu'nun tarafsızlığıyla bilinen, inanılan, güvenilen kişilere devrini sağlayamadı.
Şimdi patladı ama çok geç.
Ayrıca bu tür konuşmalara verilen cezalar kimsenin umurunda değil. Aziz Yıldırım'a bir sene ceza versen ne olacak!.. Adam gidiyor locasından seyrediyor maçı... İzlemesini önlemek için ancak Fenerbahçe'ye 'seyircisiz' cezası vermek gerekir. Cezalı olduğun zaman 'seyirci' sıfatın var sadece... Seyirci de yasak olunca giremiyorsun.
Bu da tabii kimseye önleyici bir etki yapmıyor.
Oysa futbolda şiddet yasası yeniden mecliste, çıkmak üzere... Yasanın bir önleyici bölümleri var, bir de ceza bölümleri var. Ceza bölümleri de yine dolaylı olarak önleyici...
Cezadan korkarsan suçu işlemezsin. Cezadan korkmazsan işlersin.
Ceza hukukundaki amaç esas ceza değil, başkalarının da aynı suçu işlemesini önlemektir.
Şimdi Aziz Yıldırım'ın bugüne kadar aldığı cezaların toplamı 21 ay olmuş. Umurunda mı!.. Umurunda mı!..
Ama şöyle bir madde koysan; 'Bir defasında 3 aydan fazla ceza alanlar ve toplamda 12 aydan fazla ceza alanlar, bir daha yönetici seçilemez.' Milletvekili olmanın kuralları var. Her Türk vatandaşı milletvekili olabilir ama bazı şartları var. Mesela, ağır cezası yemişsen olamazsın... Sen de dersin ki 'Yönetici olamazlar.' Hadi bakalım, böyle 'cart curt' sallasınlar, kıyametleri koparsınlar, göreyim...
Mahmut işi kökünden önleyecek bir tedbir alacağı yerde ortalığı biraz daha tahrik edecek bir konuşma yaptı, o kadar...

ALTAY BİRİNCİ LİGE ÇIKAMADI -
Demirören'in konuşmasının üzerinden gidecek olursak; federasyonun iki konuda başarısız olduğunu söyledi. "Hakemler ve milli takım." Genel bir değerlendirme yaptığınızda Özgener federasyonunu nasıl buluyorsunuz?
Mahmut Özgener'in 'Kalben Fenerbahçeli' olduğu biliniyor. Federasyonun, Aziz Yıldırım'a hoşgörüsü de buna bağlanıyor. Her zaman diyorum, "Şüyuu vukuundan beterdir." Oysa Mahmut'un bu tür ilişkilerinin olmadığını en iyi bilenlerden biriyim ben... Bir defa 20 yıllık arkadaşım.
Damarını kessen siyah-beyaz akacak kadar Altaylı...
Altaylı bir ailede doğdu, büyüdü... Altay'a başkanlık yaptı.
Mahmut'un başkan olduğu dönemde, Altay play-off finalinde kaybetti. İki sene üst üste play-off oynadı Altay, 1. Lig'e çıkamadı. Bu işlere müdahale eden bir adam olsaydı, hakeme bir göz kırpması yeterdi.
Ama ne yazık ki görüntü... Tekrar söylüyorum; bunda Oğuz Sarvan ve Kemal Dinçer ısrarı etkili oluyor.
Son zamanlarda insanları birlikte çalıştıkları adamlar yakıyor. Adnan Polat'a Adnan Sezgin'in yaptığı gibi...

GÜNEŞ İNATLA OYNATIYOR -
Trabzonspor, Sivasspor'u 3-2 yenerek liderliğini sürdürdü. Güzel, çekişmeli bir karşılaşma oldu. Burak Yılmaz'ın bir yükselişi var. Maç içinde Engin Baytar ile yaşadığı tartışma da çok konuşuldu. Trabzon'la ilgili neler söyleyeceksiniz?
Türkiye'de bütün yükseliş ve iniş lafları tabela ile ilgili.
Golü atarsan yükseliyorsun, golü kaçırırsan iniştesin. Türk basını bu...
Golü kaçırırsan iniştesin. Burak aynı Burak... Çerçeveye atamadığı zaman topu, kendi taraftarı tarafından kenara giderken ıslıklanıyor. Çerçeveye attığı zaman kaleci de kurtaramadıysa bu sefer kahraman oluyor.
Bir defa, buradan çıkmak lazım ki adam rahat rahat oynasın. 'Ya kaçırırsam' diye topa vurursan kaçırırsın arkadaş. -Diğer oynadığı takımlara göre daha hırslı ve istekli görünüyor. Hep öyle. Trabzon'a geldiğinden beri müthiş oynuyor.
Neden? Çünkü kim ne derse desin; Şenol Güneş ona o güvenceyi veriyor. 'Sen benim birinci futbolcumsun' diyor. Tribünler için henüz birinci futbolcu olmasa da Şenol onun arkasında duruyor. Burak'tan önemli oyuncular kenarda otururken Burak'ı ısrarla ve inatla oynatıyor.
Ama onun ötesinde Trabzon 3-2 kazandığı maçı kaybedebilirdi de... Trabzon puan cetvelinin başında, Sivas sonunda... Ama bol gollü maç ortada... Bu demektir ki; Türkiye'de süper futbol oynayan takım yok, iyi futbol oynayan takım yok. 'Bu hafta bu kazanır' diyeceğin takım yok. İstikrar yok.

BEN DAĞISTAN'A GİTMEZDİM
-İlginç haberleri vardı bu hafta... Gullit Çeçenistan'a, Roberto Carlos ise Dağıstan'a gitti. İki efsane ismin bol sıfırlı teklifleri kabul etmesini futbolun geldiği ve geleceği yer bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi tabii Roberto Carlos'un ölüsü Türkiye'ye geldi.
Daha da ölüsü Brezilya'ya gitti. Orada da tutunamayınca bir yerden de para veriyorlar, durup dururken, niye gidip almasın? Gullit'in adını antrenör olarak son 10 yılda duydun mu hiç? Gittiği yer de Kafkasya'nın en güzel yerlerinden biri. Sovyetler Birliği zamanında yaz tatili yapılan yerlerden biri. Ama bir şey var. Kafkasya huzursuz. Yani hâlâ orada terör olayları var. Adam kaçırmalar var. Çatışmalar var. Oturmuş bir yer değil.
Bana sorarsan 'Sen Gullit'in, Roberto Carlos'un yerinde olsan gider miydin?' diye... Gitmezdim. Bunların zaten bankada paraları var. Bunlar aç değiller, açıkta değiller.
O para onlara ekstra gelecek.
Tek sorun Kafkasya oturmuş bir yer değil. Orada sen bir Çeçen terör örgütü olsan, adını duyurmak için Gullit'i kaçırmak fevkalade cazip gelebilir. Adını duyurmak için... Adama bir şey yapmak için değil, iki ay elinde tutarsın, bırakırsın. Ama iki ay bütün dünya senden bahseder.

* * *
İYİ FUTBOLCU AMA İYİ HOCA DEĞİL
Eskişehir karşısında beğenilen Galatasaray, Gaziantep'e yenildi. İnişli çıkışlı bir grafik sergilemesini neye bağlıyorsunuz?
Hedefsiz kalmasının bir sonucu mu?
Hagi'nin bir tane hedefi var.
Hagi, 3-2'lik Gaziantep maçının rövanşını almak zorunda. Onu almak için elindeki kadroya bir ekleme yapamayacağından araştırmalarını sürdürüyor.
Bir ekip yerleştirmeye uğraşıyor. Bu saatten sonra 'Şunu niye aldın, bunu niye almadın' diyecek bir durum yok.
Ara transferde yapılması gereken şey; Arda'nın durumu şüpheli olduğundan bir sağlam oyun kurucu almak ve lider vasıflı bir sporcu bulmaktı.
Galatasaray'ın gerçek eksiği oydu.
Ama şimdi bakıyorum; senin hayati maçın Gaziantep ile ve gol atıp kazanmak zorundasın.
0-0'lık sonuç Gaziantep'in... Şimdi gol atıp kazanmak zorunda olan Galatasaray'ın, sakatlıktan yeni çıkmış Milan Baros'u kazanmaya ihtiyacı var mı, yok mu? Var. Niye Baros kenarda oturuyor? Kazanılacak adam kenarda oturur mu?
Baros'un sakatlığı devam etse Anıl'ı koymasına hiç itirazım yok. Santrafor lazım bir tane... Ama Baros orada otururken Anıl'ı oynatıp 45 dakika Baros'u ikinci yarıda oyuna sokarsan hem Anıl'ı kaybedersin hem Baros'u kaybedersin. Tersini yapsan ikisini de kazanabilirsin.
Baros ile başlayıp Anıl ile bitirsen mesele yok. 'Ey Baros bak seni seyrettim 60 dakika. Şimdi 30 dakikada şu genç arkadaşıma bir bakalım. Ne olur ne olmaz.' Ama bunlar futbolcu psikolojisini iyi bilmekle olur. İyi futbolcu olmak; iyi yönetici, iyi hoca olmak anlamına gelmez. Hagi'nin yöneticilik ve antrenörlük hayatı kayıplarla dolu.
Hagi'nin bir kabahati yok. Kabahat onu getirende...
Getiren niye getirdi Hagi'yi? 'Üstün vasıflı bir hoca' diye değil. O koşullarda Sezgin ile çalışmayı kabul eden, Galatasaray tribünlerinin kabul edeceği yegâne isim olduğu için.
İki koşul var. 1- Galatasaray tribünleri itiraz etmeyecek. 2- Gelen, Adnan Sezgin ile çalışmayı kabul edecek.
Fatih Terim lafını bile ettirmedi. O zaman 'Gel Hagi' dediler. Hagi geldi. Çünkü neden; Hagi'nin antrenörlük hayatı tepe taklak gitmiş. Kaybedecek hiçbir şeyi yok. Ama Galatasaray'da bir başarı yakalarsa dönüş yapabilir. Niye gelmesin?
Hagi'nin kaybedecek bir şeyi yok ama Galatasaray'ın var.

BOŞ KOLTUKTA ADNAN SEZGİN OTURUYOR
Divan Kurulu Toplantısı'nda, Galatasaray Yönetim Kurulu, boş sandalye ile ikiye ayrıldı.
Konuşma yapan başkan Polat'ı bir taraf ayakta alkışladı, bir taraf oturarak karşıladı... Yönetimde açık bir şekilde görülen bu bölünmüşlükle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Şimdi o Helvacılarla-Adnancıların arasındaki boş koltukta aslında Adnan Sezgin oturuyor. Ben herhangi bir spor müdürü olsaydım o sayfayı ben yapsaydım, o resim benim önüme gelseydi, ressama oraya Adnan Sezgin'i çizdirirdim. 'İşte Galatasaray'ı bölen adam' diye...
Bir Adnan Sezgin'i tutmak uğruna Adnan Polat kulübü bu hale getirdi. Artık 'Adnan Sezgin'e niye mecbur' olduğuna dair hikayelerin sırasını, sayısını ben şaşırdım.
Aynen Mahmut Özgener'in ekibi için söylediğim gibi...
Doğru ya da yanlış olması önemli değil. Bu kadar çok söyleniyorsa artık iş şirazesinden çıkmıştır.

POLAT'A YAZIK DEĞİL Mİ!..
Sen Galatasaray yönetiminin yarısını, Galatasaray'ın maaşlı memuruna feda ediyorsan... Bu o memurun iyi memurolduğunu göstermez, senin o memura mahkûm olduğunu gösterir.
Öyle olunca da bir sürü dedikoduçıkar. Bana gelenleri dinlerken utanıyorum. Söylemiyorum ama dinlerken utanıyorum, öyle şeyler söyleniyor. Yazık günah değil mi Adnan Polat'a; kendine bunları söylettiriyor! Her fısıltı gazetesinde bu var. Orada oturuyor işte Adnan Sezgin. Galatasaray yönetiminin ortasında onları ikiye bölmüş oturuyor. Nasıl çıkılır, onu bilmiyorum artık...



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor