Sezon başındaki yazılarımızda arka arkaya şanssız puanlar kaybeden Fenerbahçe'nin, sakatların iyileşmesi ve takımdaki uyum sorunlarının aşılmasının ardından zirvedeki yerini alacağını bir çok kez söylemiştik. Futbolculara ve teknik direktör Luis Aragones'e de fazla yüklenilmemesi gerektiğini de defalarca kez belirtmiştik. Ayrıca taraftardan sabır ve anlayış istemiştik. Gaziantep'te açık penaltının verilmemesi üzerine mağlup olunduğu zaman, Hacettepe deplasmanında Can'ın ters vuruşuylarıyla yenen 2 golde, diğer karşılaşmalarda da en az 4 veya 5 verilmeyen penaltıdan sonra hep, "Bu takıma güvenin. Her şey düzelecektir" dedim. Nitekim, Güiza'nın akıl almaz pozisyonlardan yararlanamamasına rağmen iki önemli derbi dahil, arka arkaya kazanılan maçlarla 26 puana ulaşıldı. Şampiyonlar Ligi dolayısıyla, Aragones'in bazı maçlarda as oyuncularını saklayıp, sahaya gençleri sürerek puan kayıplarına yol açması da cabası...
Engellemelere rağmen... Beşiktaş ve Galatasaray medyası aldıkları yenilgilere Fenerbahçeli futbolculara ve hakemlerin göstermediği kartları öne sürerek bahane bulurken, en çok da Lugano'ya yüklendiler. Oysa o maçlarda Lugano, kart görmediği için takımın eksilmesi söz konusu değildi. Ama çalınmayan çok açık penaltılar, üstelik Alex'e 'kendini attı' diye gösterilen kartlar unutuldu. Denizlispor maçında Fenerbahçe'nin kale içine en az yarım metre giren körlerin bile göreceği bir golü es geçildi. Ayrıca önceki akşam Güiza'nın ofsayt olmayan pozisyonda kaleye gönderdiği top da gol sayılmadı. Çarşamba günkü Dinamo Kiev maçı çok önemli. Ama eğer UEFA'ya devam edilemezse takım zinde kalacak, lig ve kupaya konsantre olarak şampiyonluk şansını yükseltecektir. Zaten kupadaki dev takımlar arasından sıyrılıp, Şükrü Saracoğlu'na çıkmak pek kolay değildir.