Pire ve yorgan Sezon başından bu yana bir türlü belini doğrultamadı Beşiktaş... Önce ligde, ardından Avrupa'da alınan başarısız sonuçlarla futbol olarak "taban" yapan siyah-beyazlılar, bunun faturasını ilk olarak Tigana'ya kesmek istedi doğal olarak... Ama ne oldu?.. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar! Neden? Çünkü Fransız hoca öyle bir sözleşme yapmıştı ki, "Valla küme de düşseniz benim sorunum değil. Sallarım başımı, alırım maaşımı; gerisi sizin sorununuz" diyebilecek kadar güveniyordu kendine... Gerçi bir ara kendisine aba altından sopa göstermeye kalkanlar oldu ama, onlara da yanıt İsviçre'den geldi. Del Bosque ve ekibini göndererek o zaman Beşiktaş'ı kurtardıklarını düşünenler, şimdi ise kulübü sanki hiç borç-harç yokmuş gibi, 10 milyon dolarlık "ekstra" bir yükün altına daha soktular... Hatta o dönemde kendilerini uyaranları "hain", bunu yazanları "düşman" olarak görenler; şimdi ne düşünüyorlar acaba???
Ya silersin ya da... Yani; İsviçre'den gelen 'CAS'tıran kararın ardından artık Tigana'nın da gönderilme şansı tamamen ortadan kalkmış oldu... Yani inadına değil, seve seve Tigana! Ligin ilki yarısı biterken "Gönderelim gitsin" diyenler şimdi ise "Bizim hocamız büyük düşünüyor ya" demeye başladı. Pes valla... Tigana zaten ilk günden bu yana büyük düşünüyordu.. Yapılması gereken onun "arkasında" olup "gölgesinden" yararlanmak değil, omuz omuza verip rakiplerle mücadele etmekti... Peki bunu başarabildiler mi? Kim mi?.. Onlar kendilerini biliyor! Başkan Demirören'in içindeki Beşiktaş sevgisinden kimin şüphesi olabilir ki... Elbette yok. Ama birlikte yola çıktığı isimlerin daha ilk günden ona yaşattığı bu sıkıntılara şimdiden çare bulmazsa, ileride yaşanabilecek daha büyük sorunlarla nasıl baş edecek? Bu yüzden yine iş öncelikle başkana düşüyor. Yıldırım Demirören; eğer ileride pire için yorgan yakmak istemiyorsa, şimdiden gerekli deterjanı kullanmak zorundadır.. Adı PerSİL mi olur, TurSİL mi olur bilemem. Ama ya SİLer, ya da SİLERLER!
Servisi
