Neden olmasın?

Bir önceki maçın -neredeyseen iyi ismi Yasin'in erken golü iyi bir maç izleyeceğimizi zannetmemize neden oldu.
Yasin'e övgüler düzmeye hazırlanan (ben dahil) tüm yorumcular paçayı erken sıvamıştı. Gerçek şuydu ki; maç kötüydü, Yasin'se maçtan da kötüydü.
Olsun; yine de gol izlemek adına ümitlerimizi kaybetmemiştik. Sivasspor savunmasının ilk goldeki payı, en az Sabri'nin güzel ortası kadardı doğrusu.
Melo'nun yokluğu orta sahada sarı kırmızılıları (aslen; mora kaçan eflatun) hayli zor durumlara düşürüyordu. Derken; ligin en enteresan topçularından Şeyşu'nun (doğru şekilde yazmakla hiç uğraşamayacağım) beraberlik golüyle devreye 1-1 girildi.
Soyunma odasına gidilirken Galatasaray'da Hamza Hoca bile Sivas'ın golüne sebebiyet veren faul kararı yüzünden hakemlere itiraz ediyordu. İkinci yarı belli ki tuhaf şeylere gebeydi. Meğersem o tuhaf şeyler; Sivasspor'un keşkül gibi defansı sayesinde gelecek olan G.Saray golleriymiş.

Sergen dersine çalışmamış
İsmi Beşiktaş'la anılan Sergen'in kariyeri için kritik maçtı. Kazansa "üst düzey hoca ligi"ndeki yerini perçinleyecekti.
Herkes Sivas karşısında G.Saray için beraberlik bile iyi sonuçtu. Sergen, şehir ve takım derslerine hiç çalışmamış. Şaka- maka; Galatasaray çok fazla enerji harcamadan fikstüründeki en zorlu maçlardan birisini kayıpsız geçti. Bu maç, G.Saray'ın son ana kadar şampiyonluk yarışında olacağına işaret ediyor.
Pek çok otorite F.Bahçe'yi şampiyon ilan etmiş olsa da, "sağ ve sol bekte kimler oynayacak?" sorusunun yanıtını bulan Hamza Hoca, Kadıköy'de kaybetmez, Beşiktaş'ı Aslantepe'de yenerse; NEDEN OLMASIN?