25 Şubat 2015 | Çarşamba

En büyük ceza goldür

Fenerbahçe'nin Akhisar mağlubiyetinde hakeme bahane bulacağı bir pozisyon var.
O da avantajı kesmesi. Ne acele ediyorsun; daha önce faul olmuş olmamış seni ilgilendirmez. En büyük ceza goldür. Eğer kart vereceksen pozisyonu bekler sonra verirsin.
Dördüncü hakemin "At, at" deme olayı da bana tuhaf geliyor.
Kardeşim ben hakem olarak maçı yönetiyorsam ve pozisyonu görüyorsam bana 4. hakem de, yardımcı hakem de çizgi hakemi de at dese atmam. Onlar hakeme, hakemin görmediğine inandıkları pozisyonda yardım ederler. Hakem zaten görüyor ki faulu çalmış. Böyle maçlar nadir olur. Fenerbahçe maçı 2-1 yapsa 5 olur. Ama Roberto Carlos artık o kadar bunaldı ki bari topu biraz kalemden uzat tutayım dedi.
Onun için de hücumcuları aldı ve üç tane de pozisyon yakaladı, birini de attı. Burada şampiyonluğa giden takımın en kötü maçı 1-1 bitirmesi gerekir.
Belki de sezon sonu 1 puanla şampiyon olacaksın veya kaybedeceksin. Tribündeki seyirci adedi Türk futbolunun aynası. Fenerbahçe gibi takımına sahip çıkan bir seyirci bile hele ki kazansa lider olacağı maçta tribünleri bu kadar dolduruyorsa Türk futbolu ölmüştür, ağlayanı yok demektir. Böyle bir ligde şampiyon olsan ne yazar olmasan ne yazar. Herkes birbirini aldatıyor. Özgür Yankaya'nın şartlı bir hakem olacağını sanmıyorum ama bazı şeylere takıldığı fikrindeyim.
Bu Yankaya, Gaziantep-
Galatasaray maçında Burak'ın attığı golden evvel öyle havaya girmişti ki önce ayağıyla bir plase yaptı, sonra da kafayla tamamlayıp golü attı. Kendi sanal aleminde bunu atmıştı ama Burak da golü yapmıştı. Bu çocuk ilk çıkışta iyi gözüktü ama sonrasında iyi gitmiyor. Bakınız, eğer iyi hakem olacaksanız kıyafetinizle, yürüyüşünüzle, yemek yemenizle, sosyal yanınızla, konuşmanızla her şeyinizle olacaksınız. Ezik insandan hakem olmaz!

MUZU BEN GÖSTERİNCE TERBİYESİZ OLDUM!
İki hafta evvel Chelsea, Paris'te Şampiyonlar Ligi maçına gidiyor. Chelseali taraftarlar Paris metrosunda bir zenci vatandaşı metroya almıyorlar. Sonra ne oluyor, Chelsea kulübü bir bildiri yayınlıyor. Bu taraftarlar ömür boyu spor müsabakalarına girmekten men ediliyor. Sonra ilk maçta pankartlar açılıyor, "Ne siyahız, ne beyaz; biz maviyiz."
Chelsea yönetimi ayağa kalkıyor.
Şimdi dönelim Türkiye'ye. Biz bazen balık hafızalı oluruz, çabuk unuturuz. Tahminen iki sene önceydi. Eboue ile Drogba'ya Şükrü Saracoğlu'nda iki taraftar muz salladı.
Yani "Siz maymunsunuz, Afrikalısınız" deyip ırkçılık yaptılar. Önce bu inkar edildi, sonra fotoğraflar ortaya çıkınca hiç sıkılmadan bir basın toplantısı düzenlendi ve tarihte az görülür bir şekilde parodi oynandı. Fenerbahçeli yöneticilerle birlikte, Drogba ve Eboue'ye muz sallayan iki taraftar açıklama yaptılar. Bu iki taraftar ülsermiş ve doktor bunlara iyi olmaları için muz önermiş. Demek ki doktor bu muzu hani tribünde heyecan yükselir diye maçlarda yiyin demiş. (Burası benim ilavem) Ve böylece iki tane muz gösteren ırkçıyı temize çıkardılar. Baktım ki bu işler Türkiye'de böyle ciddi konuşarak olmuyor.
Bari dedim işi ben de biraz 'ti'ye alayım, makara yapayım. O zaman TV8'de Telegol'deyim. Bir mizansen yaptık, Gökmen Özdenak bir anda midesinden hastalandı, ben de Gökmen'e muz yedirdim. Sonunda ne oldu biliyor musunuz; ben son derece ahlaksız, küstah ve terbiyesiz bir futbol yorumcusu oldum.
TV'de muzla tedavi ettim
Chelsea kulübü bu ırkçıları kulüpten ihraç etti. Fenerbahçe stadında muz sallayan o iki kişi de maçlara gitmeye devam ediyor. Kusura bakmayın beyler orası Chelsea, yani İngiltere. Burası Fenerbahçe, burası Türkiye. Ben de naçizane bir spor yorumcusuyum, ahlaksız, terbiyesiz ve küstah. Çünkü muzla tedaviyi televizyon programında göstere göstere yapıyorum. Milletin gözüne soka soka. Ciddi yapıp sinirlenirsen belli bir kesimin hoşuna gidiyor, ama böyle dalga geçersen çok kızıyorlar.
Dedim ya burası Türkiye!

NAMOĞLU ZIPLAYARAK ANLATTI: SAKIN MAYDANOZ OLMAYIN
İsmail Kartal'a göre 4. hakem Özgür Yankaya'ya "At, at, at" diye bağırmış. Yahu İsmail kardeşim, bu Yusuf Namoğlu devre arası seminerinde bağıra bağıra, zıplaya zıplaya hakemlere şunları söyledi: "Eğer hakem yardımcılarından yardım istemezse sakın karışmayın." Yani sakın maydanoz olmayın. Bütün bu konuşmaların olduğu yerde nasıl olur da 4. hakem Yankaya'ya "At at at" diye bağırır. İsmail Kartal geçen MHK ile birisini karıştırmış herhalde. 55 yıldır bu alemin içindeyim. Bu 3 büyük takım hakem hatalarıyla maç kazanıp şampiyon olduklarını hiç konuşmazlar, hatırlamazlar. Orada Alzheimer olurlar. Ama 100 maçın birinde hakem hatasıyla mağlup olsunlar ortalık yangın yerine döner. Düşünün 55 yıldır bu alemin bilfiil içindeyim. 3 büyüklerin hakem hatasıyla kaybettiği maç adedi bu 55 yılda iddia ediyorum 25'i geçmez. Kazandıkları mı dersiniz, ohooooooo saymakla bitmez...

BABALAR BULDUĞUNU YER
Aziz Yıldırım'ın baskısıyla Yankaya, Kadıköy'de maç yönetemiyordu. MHK "Fenerbahçe bu Akhisar'ı köfte yapar" diye atadı ama olmadı Özgür Yankaya, 3.5 ay önce İstanbul'da Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçı yönetiyor. Aziz Yıldırım her zamanki gibi hakem soyunma odasına doğru yürüyor ve Yankaya'ya şunları söylüyor, "Bu statta sana bir daha maç yönettirmeyeceğim." Hakikatten 3.5 aydır Yankaya'ya hiç Fenerbahçe maçı vermiyorlar.
Merkez Hakem Komitesi ilk defa maç veriyor. Sanıyorum komite de demiştir ki "Bundan kolay maç olmaz. Fenerbahçe bu Akhisar'ı köfte yapar gönderir. Böylece Yankaya ile Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım barışırlar." Ama babalar umduklarını değil bulduklarını yiyorlar.

TFF REZİLLİĞE RAZI
Televizyonda altyazı geçiyor: "Bir teknik adam istifa etti" Bir dakika sonra ikinci yazı, "O teknik direktör bilmem ne takımına gitti." Bir bakıyorum bir takım sezon başından beni 3-4 tane teknik adam değiştiriyor. Bu rezilliğe son verecek kurum TFF. Neden yapmazlar anlamıyorum, oysa çok basit.
Bir kulüp bir hocayla anlaşırsa o adamın istifa hakkı olabilir. Eğer istifa etmişse bir başka takıma da gidebilir, ama bir kere. Bir kulüp teknik adamını yollayabilir ama yollarsa sezon sonuna kadar o teknik direktörün parasını ödemeye mecbur bırakılır. Ondan sonra da ancak sezon sonuna kadar bir teknik direktör daha alabilir. Bunları yaptığınız zaman çok şeyin önüne geçersiniz. Ama yapmazsanız bu rezilliğe razı olursunuz.

ÖZKALFA GERİZEKALI DEĞİL
Balıkesirspor Başkanı Tuna Aktürk, hakem Tolga Özkalfa'yı alkol almakla suçlamış.
Balıkesirspor başkanının kim olduğunu bilmiyorum. Ey Balıkesirspor Başkanı; Tolga Özkalfa için 'İyi hakem değildir, fena değildir ya da iyidir' diyebilirsin. Ama maça çıkarken alkol aldı diyemezsin çünkü Tolga Özkalfa o kadar gerizekalı biri değil. Bundan 30-40 sene evvel alkol alıp maça çıkan hakemler vardı, örneklerini yaşadık. Ama aklı başında hiçbir hakem maça çıkarken alkol olmaz. Senin vukuatın zaten hakemler açısından bini geçti. Doğru yerden yakalarsan millet dediğine inanır. Ama saçma sapan şeylerle suçlarsan başkanlık havanı kaybedersin. Diyorsun ki Tolga Özkalfa elime vurdu. Bak başkan, şu anda Türkiye'deki bütün statların koridorlarında kameralar var. Ve bu kameralar Türkiye Futbol Federasyonu ve polis tarafından takip ediliyor.
Senin Özkalfa ile girdiğin münasebet de kameralarda var. Artık ne yapmak istiyorsan milletin kafasının üzerinden elini uzatıyorsun, o da 'git işine' der gibi bir hareket yapıyor.
Hohlar mısın dediler
Yıllar önce Trabzon'da böyle bir olay başıma gelmişti. 1988'deki meşhur yarıda kalan Trabzonspor-Beşiktaş maçında. Maç içinde şeref tribününde hakem alkollü diye suçlama yapıyorlar bana. Fakat Cumhuriyet Savcısı "Ben görüyorum, alkollü olduğunu gösteren en ufak bir hareket yok" diyor. Ancak beni böyle bir suçlamayla hastaneye götüremezler.
Ama akıl hocaları var... O zaman teknik direktör olan Metin Türel'in yardımcısı şu an Bursaspor'un hocası olan Şenol Güneş. Elinde dosyayla 10 tane futbolcuya bir kağıt imzalatıyor, kağıdın başında da şu yazılı: "Erman Toroğlu maçın içinde bize küfür etti." Bunun üzerine maçın ardından beni hastaneye götürüyorlar. Nöbetçi doktorla karşı karşıya geliyorum ve bana hiç de iyi bakmıyor. Orduluymuş. Yanımda da yardımcılarım Hüseyin Karaca ve Vahap Beyaz var. Bana "hohlar mısın" diyor, yanımızda onlarca polis var.
Polis arabaları eşliğinde gelmişiz. "Anlamadım" diyorum, "Ben hohlayınca sen alkolsüz veya alkollü mü yazacaksın" diye sordum. "Evet" yanıtını veriyor. "Yemezler doktor" dedim; "Buraya iki tüp getireceksin ve iki tüp kan alacaksın. Birine sen burada bakacaksın, diğerini heyetin nezaretinde polisler mühürleyecekler ve bu kan Ankara'ya gelecek.
Orada bir resmi hastanede tahlile girecek." "Bizde öyle bir imkan yok" cevabını verdi. Bu sefer panikledi doktor.
15-20 dakika uğraştılar. Bana ikinci teklifi getirdiler, "Bir heyet kursak olur der misin?" Evet dedim. Ameliyathaneden doktor çıkardılar, evden doktor getirdiler ve heyet muayenesi yapıldı. Tabii her şey tertemiz çıktı. O sırada yanımdaki emniyet müdürüne de ikazda bulundum: "Bak müdürüm biz bu tahlilleri yaparken bunlar uçak biletimi iptal edecekler. Otobüsle gönderecekler ve beni Ordu veya Giresun'da eşek sudan gelene kadar dövecekler." Şunu da ifade ettim; "Eğer bugün uçağa binemezsem ikinci uçağa kadar Trabzon'u terk etmem." Yani el bombası Trabzon'un içinde olacaktı. Neyse biz geldik Ankara'ya.
Olay kapandı, ceza alan aldı.
Ceza verirdim
O zamanın Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Halim Çorbalı ağabeye şunu sordum: "Şimdi bu imza veren futbolculara ceza vermeyecek misiniz?" Şöyle yanıtladı; "Erman maçı iyi yönettin, gel işi uzatma." Türkiye Futbol Federasyonu başkanına bu pozisyonda karşı gelme şansım yoktu. Ama ben TFF başkanı olsaydım bu imzaları veren futbolculara ceza verdirirdim.
Bunu niye anlattım; bu tarz olaylar hakemlerin başına her zaman gelir, geliyor da. Tecrübe önemli bir şey, okurlarsa bundan ders çıkarırlar ve ona göre davranırlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor