Maç hızlı başladı, bu denli kariyer sahibi olan futbolcuların bu kadar kimliklerinin dışında sahada olmaları sadece Galatasaray için değil, futbol adına da kayıp sayılır. Antalya gerçekten diri ve futbol oynama gayretiyle oyuna başladı. Futbol oynama arzusu ile ikili mücadelelerdeki gayreti futbol adına, pozitif işaretlerle birlikte golü de getirdi. Golden sonra Galatasaray belki sahadan değil ama oyundan çekilir bir görünüm alınca çok geçmeden o bildik defans kurgusu o bildik şekilde açık verince ilk şut kaleci ve direğin yardımı ile kornere gitti gitmesine, ama kornerin dönüşü filelerin havalanmasıyla sonuçlanınca tabela Antalya lehine ikiyi (2) gösterdi. Galatasaray'ın ısıran o forvet oyuncuları artık takım ruhu gömleklerini evde unuttuklarından ileri uçta hayalin kabus rüzgârları esmeye başladı. Bu oyun anlayışı ve bu istekle, Galatasaray kurmaca bir maçı bile lehine çevirmekte çok zorlanır kanısındayım.
Hatalar teşhis edilmeli Galibiyetin bir ruhu vardır, takımlar bu ruhla birlikte oynayıp kazandıklarında takım olurlar. Yoksa tesadüfen alınan galibiyetler hırsız feneri gibi yanar sönerler. Ama sonuçta ebediyen karanlığa gömülürler. Ne kadar gol atmasını henüz unutmamış olsa bile, görünen o ki Galatasaray'ın karanlıktan bir feneri var. Nihayet bir maç hiçbir şeyin göstergesi değildir... İlk yarı çok kötü bir Galatasaray ve yenen iki gol, ikinci devrede ise bir iki oyuncunun şahsi gayretleri ile maça ağırlığını koymak, futbolun seyir defterine fazla bir kayıt düşmez. Ne de olsa başarının devamlı olması takım olabilmekten geçen sırat gibi zorlu bir yol. Galatasaray'ın bundan sonrası için ilk etapta ilk yarı maçlarını kazasız belasız bitirip ikinci yarı için başını elleri arasına alıp nerde hata yaptığını, nerede ne eksiği olduğunu iyi bir şekilde teşhis edip o şekilde yola koyulması gerekiyor. Latin atasözü "Sanat uzun, hayat kısa" der ya. İşte öyle; futbolun o geniş sığası ininde futbol oynamanın dar ama çok alternatif içermesi bizi buna zorluyor. Yol uzun, ne olacağı pek belli değil.