Genç adam hızlı yükselişinde, daha Piramit'in eteklerinden zirveye çıkarken "Ağır" bir sağlık darbesi yedi. Aslında bu darbe ağır mı, yoksa hafif miydi tam çözemeden, haftasında yatıp yardım istediği çimlere geri döndü. Bu dönüşte bu defa karşısına farkında olmadığı daha ciddi bir sorun çıktı: "Acaba" endişesi. Koşuyor, vuruyor, çalım atıyor, düşüyor, kalkıyordu. Ama eski günlerindeki gibi topa hükmedemiyordu. Belki hiçbir şeyi yoktu ama her hareketinde onu durduran, "acaba bir daha olur mu'' endişesi elbette zor bir şeydi. Arda geleceğin büyük yeteneği idi. Elbette onu futboldan koparacak bir şeyin olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Evet onda bir şey olmadığını bizler değil, "Tıp" söylemeliydi. Onun için Arda'yı "görüşme odasına" masal anlatmaya değil, kalbin en büyük ustalarına göndermek şarttır. Devrenin bitmesine iki maç var. Ondan sonra da bu konudaki son karar, sorumluluğunu taşıyan Galatasaray kulübünün olacaktır...