Mecburi istikamet Fenerbahçeli futbolcuların önce eşkali yakıştı Şampiyonlar Ligi'ne, sonra ruhları. Alex'in çalışılmış köşe atışıyla yarattığı pozisyonda, Kezman'ın attığı golle, önce rakip takım teknik direktörünün verdiği gözdağı aşıldı. Sonra da Anderlecht engeli..
* Golün erken gelişi, maçtan önceki taktiksel hesaplaşmaları yok ederken, Fenerbahçe ilk çeyrekte bütün sıkıntıları yok edebilirdi. Alex'in attığı sayılmayan net bir gol var. Ardından direkten dönen bir top. Ama ilk yarının ortasından itibaren, baştan savma pozisyonlarla rakibi üzerine çeken bir Fenerbahçe izledik ki, "Anderlecht'li ölüler dansa kalktı" dedim. Fenerbahçe orta alanı hatalarıyla paslaşırken, rakibin iki topu direkten döndü. Yalan değil, tribündeki taraftarlar bile, bir anda Polyanna'nın tatlı düşlerinden. Hitchcock filmlerine döndü...
* Beraberliği ve hatta galibiyeti kurcalayan Anderlecht'in baskısına karşılık, bu dakikalarda Önder Turacı felaket top kaybıyla oynuyordu. Bu dakikalardaki kötü oyunun ödülü, gol yememek olduysa eğer, bunun tek sebebi kaleci Volkan'dı... Volkan dün gece "kale penceresiydi" Şampiyonlar Ligi manzaralı...
* İkinci yarıda rakibine "durumunu kabullendirmiş" bir havası vardı Fenerbahçe'nin. Sahte penaltı soytarılığına soyunan Anderlecht'li oyunculara karşılık, hakemin kül yutmaz tavrı dikkat çekiciydi. Hakemin tek hatası da Alex'in verilmeyen golüydü zaten.
* İlk yarıda Roberto Carlos'ta güçlü esen bir rüzgara karşı, büyük denizler görmüş bir teknenin duruşu vardı. Çok kritik pozisyonlarda, usta müdahaleler yaptı. Roberto Carlos aslında durduğu yerde bile koşuyor. İkinci yarıda zaman zaman usta çıkışlar yaptı, hele Alex'e çıkardığı bir pozisyon var ki, gol olmalıydı.
* Colin Kazım'ın girişiyle, Fenerbahçe'nin dengeleri değiştirdiği dakikalar, Anderlecht'in yelkenleri suya indirdiği dakikalardı. İkinci gol geldi. Dün gecenin en çok pozisyona giren adamı Alex, sonunda kendisine yakışanı yaptı. Ama bu golde sihirli pasın sahibini görmezlikten gelmeyelim. Dün gecenin bütün emekçilerine hakkını verirken, Deniz Barış'a bir parantez açmak istiyorum. Ayakların da dili vardır, onlar kazanmanın ruhuna dokunurlar. Futbol topunun varlığında ve gölgesinde... Bastıkları her karış toprakta. Gecenin muhteşem ayağı Deniz Barış'tı... Sahanın her yanında ayak izleri vardı.
* Belçika'dan "taçlanmış zaferle" dönen Fenerbahçe'yi şimdi zorlu rakipler bekliyor. Ama Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final özlemi, Fenerbahçeli futbolcularla taraftarı arasında "bir sadakat yemini" gibi duruyorsa... Eksik yerleri onarıp, bu özlemi gidermek de, öncelikle yönetime düşüyor. Çünkü bu takımın mecburi istikameti Avrupa!