Aldım çuvaldızı elime! Anne timsah kumlara gömdüğü yumurtalarını zamanı gelince kumları eşeleyerek açar, yavrularını kocaman ağzının içine özenle alarak, götürür suyun içine bırakır, onları doğal yaşama ortamına kavuşturur. Bu nedenle timsahın yavrularını yediği sanılmış ve dile öyle yerleşmiş. Yani "Timsah Gözyaşları" denen olgu külliyen yanlış bilinmiş. Medyanın içinden, yöneticilerden, spor adamlarından G.Saray-F.Bahçe maçında yaşanan rezalet sonrası gelen "acı, ıstırap, kınama, yerme" dolu mesajları görünce bir doktor arkadaşım bana "Bunların hepsi timsah gözyaşları" dedi. Düzeltmek istedim. Ya son derbi? Baştan söyleyeyim; ben eğlenebilmek için sporun içinde oldum.
Orada ise en hafiften deyimle "Vahşet" vardı. Seyircinin derdi Fener falan değil, yönetimi zor durumda bırakarak göndermekti. Verilecek ceza hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü bizler, sıraya girmeyip kaynak yapmayı, sağlığa zararlı gıda üretmeyi, komşumuzun hakkına tecavüz etmeyi, kısa yoldan köşe dönmeyi sorun saymayan toplum haline döndük. Bu toplumdan çıkan, taraftardan da, kasaptan da, gazeteciden de, yöneticiden de farklı davranmasını bekliyoruz. Nasıl olacaksa bu tabii? Ama asıl sorunun bu olmadığını, futbol aleminde futbolcuların % 85'inin dışında birçok kişinin "samimiyet" anlamında sınıfta kaldığını düşünüyorum. Gelin baş aktörlerden bazılarına soralım sorularımızı:
1- Gelecekte iyi bir başkan olabileceğini bir zamanlar düşündüğüm başarılı işadamı ama başarısız yönetici Adnan Polat; hangi akla Fener'i yok sayıp ortalığı gerersiniz? Hangi mantıkla, orta sahası dökülen, savunmanın kanatları olmayan, yıldız diye İnamoto'yu getiren takımınızın 2. yarıda tüm maçlarını kazanacağı masalını anlatırsınız? Nasıl tuttuğunu sizin bile anlamadığınız 20:45 lafınızın bir daha tutmayacağını bile bile seyircinizi neden kandırırsınız? Bu takım için "Demeç Terörü" yaratmaktan başka ne yaptınız? Hangi iyi ve genç, gelecek gösteren oyuncudan haberiniz vardı? G.Saray'ın kurumsal kimlik kazanması konusunda hangi girişimi yaptınız? Ezeli rakibiniz dev stadının yarısından fazlasını kombine olarak satabilirken, siz bu konuda nerelerde kaldınız? Stat konusundaki girişimleriniz dahi kendi kamuoyunuzda ne kadar ciddiye alındı? Sonunda Avrupa takımlarının dize geldiği stadınızda yaşananların asıl sorumlusunun en önde geleninin yöneticiler olduğunu kabul edebilecek misiniz sayın Polat?
2- İyi kalpli ama iki hamle sonrasını iyi düşünemeyen başkan Yıldırım Demirören; kaç transfer yaptığınızı sorsam, kaç dakika düşünürsünüz sayın başkan? Maç kazanınca gözyaşı dökmenizdeki mantığa inanıyorum ama bunun takımın lideri olmakla ne alakası var populistlikten başka? Bu ligde ölüsü bile ilk 3'e girecek takımınızı 3. yapmaya bile Tigana'ya prim vermeyi öneren anlaşma yapmanın "usta işi" yöneticilikle alakası var mı? Tigana'yı sevmediniz, bence de başarısızdı ama aslında baştan getirmemeniz gereken adamı yolun yarısında yardımcısını ve tercümanını göndererek "gitmeye zorlama" işlemi yapmanın ve motivasyonu azaltmanın ne anlamı vardı? Takımın kadro olarak yetersiz olduğunu görmenize rağmen, motive etmek adına da olsa "şampiyon olacağız" iddiasını, başkalarının farklı değerlendireceği imalar koyarak neden söylediniz? Atanan hakemleri önceden bildiğinizi başkalarının duyacağı ve bir başkasına ileteceğini adınız gibi bildiğiniz ortamlara neden seslendirdiniz sayın başkan? Akraba ilişkilerinin çok değerli olduğu bu toplumda, "kör göze parmak" misali neden bazı girişimleriniz oldu? Parası çok olabilir ama gelir gelmez "Hakar Şükür'e futbolu bıraktıran", "Gökhan'a 83'e 1 tertip askerlik yaptırmaya kalkan", "Tigana'ya teknik dersler vermeye soyunan" sayın Kolot'a neden dur! demediniz sayın başkan ?
3- Normal yaşantısında esprili olan ama yöneticilik ceketini giyince başka birine dönüşen Mahmut Uslu; "Bu sene tamam Mahmut bey fazla konuşmuyor, yöneticiliğin sorumluluğunu tam anlamıyla taşımaya başlıyor" derken, nereden çıktı o "devleti Futbol Federasyonu'na karşı göreve çağırma" söylemi? Evet, istatistiki olarak da bu sene aleyhine en fazla hata yapılan takım F.Bahçe idi evet canınız çok yandı ama Futbol Federasyonu özerk değil miydi? Onu oradan uzaklaştırmanın yöntemi devlet müdahalesi olabilir miydi hiç? Bugün eğer, herkes futboldan bir şekilde kazanç sağlıyorsa bunun nedeni siyasetin en az bulaşabilmesini sağlayan "özerklik kavramı" değil miydi? Bugün canınız yandığı için FIFA'nın gücünü ve yetkilerini unutarak göreve çağırdığınız devlet müdahalesi, yarın hiç umulmadık anda sizin aleyhinize bir durumda ortaya çıksa ilk itiraz eden kişi, hem de haklı olarak siz olmaz mısınız? Basketbol gibi "nezih ve entelektüel bir sporun" temsilcilerinden biri olarak, çok daha uzlaşmacı olmasını beklediğim size gitti mi bu söylem? Avrupa'da şampiyon olan, hatta 2. olan takımların içinde bile en az gol atan 2 santrforu size önerenlere saygılarınızı sunmayı düşünüyor musunuz? Müthiş bir kurumsal kimliğe kavuşturduğunuz, gelirlerini Avrupalı üst düzey takımlara yaklaştırdığınız, idarecilik anlamında çok başarılı olduğunuz yönetiminizin, rakip takımın analizlerini yapma konusunda dünyada teknoloji bu kadar ilerlemişken geri kalan teknik ekibinize de küçük hatırlatmalar yapması gerektiğini, geçen yıl son 15 dakikada 30 golle Avrupa'nın dahi en çok gol atan takımı iken, bu sene sadece 10 gol atarak kondisyon sorunu yaşayan takımınızı bu anlamda destekleyecek çabalara girmeyi düşünüyor musunuz sayın Uslu ?
4- Sayın Ulusoy; "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" lafı aslında ne kadar güzel anlatır sürekli eleştirilenlerin altındaki "eleştirilme" mantığını. Hiçbir gün kendi kendinize "sahi bu adamlar beni bu kadar eleştiriyor, ben ne gibi yanlışlar yapıyorum" öz eleştirisini yapabildiniz mi? F. Bahçe'nin aleyhine yapılan yanlışların sayısı artarken, altında kötü niyet aramasam da, sorumlularla bunu tartışma gereğini hiç duymadınız mı? "Düşersem konuşurum" diyen ama düşmeyince konuşmayan kulüp başkanı, bu sene düşerse ve konuşmaya başlarsa "geçen sene neden kamuoyunun önünde bu başkana hesap sormadım" diyecek misiniz kendi kendinize? Bendeniz gibi "Futbolun neticeleri sahada alınır. Yanlış insanlar elbette vardır ama bunlar azınlıktadır, futbolumuzu kirletmeye kimse çalışmasın" diyen bir bilim adamının bile zaman zaman şaşırdığı size karşı eleştiriler konusunda neden şeffaf olup, karşı taraflarla daha yapıcı ilişkilere girmediniz? Hakkınızı o konuda daima ödememe rağmen neden sadece Milli Takım'ın başarılarında ön plana çıkıp, Türk futbolunun lokomotifi Fenerbahçe'ye karşı neden daha uzlaşmacı bir tavır içinde olmadınız sayın Ulusoy?
5- 16 yıldır bu alemin içinde, herkesin güvendiği için sırrını anlattığı ama bildiklerinin binde birini bile yazmayan, konuşmayan Dr. Gürkan Kubilay; evet çoğunlukla yalnız kaldın davanda ama neden insanlara futbolun sahada oynandığını, maç sonucuna daha çok oyuncu davranışlarının etkili olduğu gerçeğini daha fazla vurgulamadın doktor? "Bizim penaltımızı vermedi, maçı katletti" diye hakeme saldıran oyuncunun aslında ligin en çok "rahat pozisyonda top kaybeden oyuncusu" olduğunu ya da "bize karşı bunlar, bizim başarımızı istemiyorlar" diyen forvetin aslında ligin "gol alanında en az yer değiştiren forvet" olduğu gerçeğini, hem de kamuoyunun önünde yüzüne çarpıp "sen önce kendi oyununa bak" demedin? Yöneticilerin % 80'nin şahsi çıkar ve tanınmışlık peşinde koştuğunu, takım menfaatlerini bile verdikleri demeçlerle mahvettiklerini, 3-5 günlük şöhret uğruna futbolu dinamitlediklerini neden daha sık yazmadın? Sadece centilmenliğe davet eden yazılar yazmakla, ya da program yapmakla, salya sümük TV programında konuşmak yerine, aklı başında veriler vererek mi bu işi düzeltebileceğini zannettin? Ligin sonunda bu yazıları yazarken de "3 büyüklerin yönetici ve başkanları bana kızar, sonra demeç vermezler" diye de mi korkmadın doktor? Korkmadın doktor biliyorum, sadece zevk için, bir parça daha kalite getirebilir miyim diye yaptığın bu işte kimseye göbek bağın, eyvallahın yok. Doğruları yazmana engel olmaya kalkarlarsa bir saniye bile yapmazsın bu işi. Sonuç mu? Çuvaldız hepimize, hepimiz suçluyuz. Futbol markasını "kişisel ihtiraslarına" alet edenler ise en büyük suçlular. Gazete ve TV'lerin spor servislerinde 10 kişi yerine 3 kişi ile işler dönüyor. Onlara da 5 alacaklarına 3 veriyorlar zaten. Oyuncuların kazandığı paralar yarı yarıya azaldı, takımlar yayıncı kuruluş geliri olmasa çoktan iflas bayrağını çekmişlerdi. Maçlarda kadın taraftar yoktu, şimdi aklı başında erkek taraftar da kalmıyor. Statlar "döner bıçağı teşhircileri" ile "küfür ansiklopedisi yazarı, tekel bayii kokulu adamlara" kalacak yakında. Yol yakınken dönün. Ben ve benim gibi azınlıkta olan "futbolu pozitif ve teknik yönleri ile değerlendiren ve komplo teorilerine itibar etmeyen" adamların sesini dinleyin. Yoksa hepimize önce yazık, sonra da çok geç olacak!!!