Saygı ve alkış İngiltere'den bir görüntü koyduk ortaya. Chelsea'nin oyuncuları, şampiyonluğunu garantileyen Manchester'lı meslektaşlarını, hakemler ile birlikte alkışlayarak sahaya çıkartıyorlardı. Yaptıkları işe ve uzun maratonu kazanana saygılarını şekillendiriyorlardı. Fenerbahçe de Ali Sami Yen'e şampiyon olarak gidiyor. Böyle bir jesti Galatasaray futbolcuları yaparlar mı diye sorduk. Ama, futbolcular haricinde herkes konuştu, fikrini söyledi. 'Saracoğlu'nda yapılanlardan sonra hangi yüzle alkışlarlarmış, onlar niye alkışlayacakmış, kendi taraftarları alkışlasınmış' gibi yönetici veya taraftar kaynaklı bir sürü tepki geldi. Dünyadaki örnekleri de öyle değil zaten. Kimse G.Saray taraftarından rakibini alkışlamasını istemiyor. Ya da G.Saraylı yöneticilerden bunu yapmasını beklemiyor. Saygıyı gösterenler, saygıyı hak edecek olanlardır. Yani futbolcular. Şampiyonluk için sahada onlar ter akıtıyor, yeteneklerini sergiliyor, üzülüyor veya seviniyorlar. Bizler sadece seyirciyiz. Maçı oynayanlar, teri ve kanı akıtanlar futbolcular. Chelsea seyircisinden de Manchester'ı alkışlamayanlar, hatta protesto edenler vardır. Ama şampiyona saygıyı gösteren sahadakilerdir. Aynı Atatürk'ün İzmir'e girdiğinde önüne serilen Yunan bayrağını, "Hiçbir bayrak yere serilmez" diyerek kaldırtması gibi. Sivillerin ruhu başka, askerlerin daha başkadır. Cephede olanların kuralları ayrıdır. Bu yüzden "alkışlama" polemik olmaktan çıkarılmalı. G.Saraylı futbolcular, F.Bahçeli meslektaşlarına bunu yaparlar, yapmazlar. Bu, taraftarın, yöneticinin sorumluluğu veya misyonu değil. Onlar yapmazsa, bir hafta sonra Ankaragücü takımı bunu yapar, herkes batıya açılan pencere açık mı, kapalı mı görür.