Yerli, yabancı... İki hafta içinde futbol düzeyiyle ilgili bu kadar derin çatlakların oluştuğu yorum havzası acaba sadece bize özgü mü, merak ediyorum. Milli Takım eleme turuna çıkıyor, oynadığı futbol ve ortaya koyduğu mücadelesiyle Avrupa'da övgüler alıyor; Milli Takım'ın içinden çıktığı ligde bir hafta sonra oynanan futbol kalitesi hiç kimseyi tatmin etmiyor. Bu kadar büyük bir çelişkiyi dünyalı herhangi bir futbolsevere anlatsanız, en azından Milli Takım'ın lejyonerlerden kurulduğu düşüncesine kapılır. Ama böyle bir durum da söz konusu değil. Hamit ve Emre dışında Avrupa liglerinden bir oyuncumuz yok, üstelik Emre ilk maçlarda sahada da değildi. Peki bu kadar derin çelişki nasıl olabiliyor?
Avrupa'da ikinci Nisan ayı itibariyle hiçbir Türk takımı Avrupa'da değilken, Milli Takım'ın Avrupa'nın en başarılı iki takımından birisi olmasını sağlayan yüksek performansını nasıl açıklayabiliriz? Fatih Terim faktörü bu karmaşayı izah etmekte tek başına ne kadar belirleyici? Bence bu grafik uçurumunun en büyük sebebi, Türkiye liglerindeki yabancı oyuncuların kalitesizliği. Ucuza mal edilen yabancı oyuncu 2 güzel hareket de yapınca ülkemizde hemen yıldız unvanını alıyor. Aksi durumlarda onlardan kurtulmak kolay olduğundan yöneticilerin yabancıyı tercih etmeleri kendi pozisyonlarını güçlendirmek için kullandıkları bir iksire dönüşüyor. Nasılsa sonradan ödenecek tazminatlar gündeme geldiğinde yöneticiler çoktan değişmiş oluyorlar. Kulüplerimizin gider kalemlerinin en önemlilerinden birisini, yükümlülük yerine getirilmeden gönderilen yabancı oyunculara ödenen tazminatlar oluşturuyor. Mali genel kurullar gerçek bir denetlemeye tabi olmadıkları için hata, yapanla birlikte gidiyor, futbol dünyası yeni yıldızcıkların peşinde, hayali başarılar için yürek çarpıtmaya başlıyor.
Profesyonel olmalı Bu çarpık tablonun tek sorumlusu kulüp yönetim biçimlerindeki amatörlükler. Büyük bir endüstri haline gelen futbolda kulüplerimiz profesyonelleşmemiştir. İnamoto için Mehmet Topal ve Mehmet Güven'in, Deivid için Semih'in, Delgado için İbrahim Akın'ın harcanmasının en küçük bir izahını kimse bana yapamaz. Galatasaray, Avrupa şampiyonu olduğunda takımın ana iskeleti yerli oyuncular üzerine kuruluydu. Takımların sürükleyicileri yerli oyuncular olmalıdır. Kalitesiz yabancılara kolaydan teslim edilen formalar, alt yapıdan gelen ve maç tecrübesi edinerek futbolumuza armağan edilecek pek çok genç fidanın olgunlaşmadan sönmesine sebep olmaktadır. Kendi koltuklarını kurtarabilmek adına taraftara şirin görünerek kalitesiz ve verimsiz yabancı transfer eden yönetimin modeli ile Türk futbolu daha ileriye gidemez.
Cari açık büyüyor Bu ülkeye gelecek yabancının da her şeyi ile futbolumuza katkı sağlamasını beklerim. Futbol kulüplerimiz bu mantaliteyle yönetildikleri sürece ülke kaynaklarını hesapsızca dışarıya göndererek cari açığın büyümesine katkıda bulunmaktan öteye gidemezler. Futbola yön verecek kurum ise maalesef spekülasyonların tam göbeğinde. Kendi başkanının oturduğu yer tartışılan bir federasyon yönetimi, futbolun gittiği yönü keşfedin kulüp yapılarını güncellemek için üzerine düşeni elbette yapamaz.