Fatih Terim'i anlayabilmek 21 Mart'taki yazımın başlığı netti. Okuyanlar hatırlar; ''Fatih hoca 4 puan alır ve gelir. "4 puanı aldı ve geldi hoca. Ekibimle beraber, analizin ve ekip çalışmasının gücü sayesinde, maç öncesinde maçta neler olabileceğini saptama şansına sahibiz artık. Maçlarda arada sırada olan olağanüstü şeyleri bir kenara atarsak, maç öncesi, rakibinizin her türlü açığını anlayabiliyor ve bunu oyuncularınıza anlatabiliyorsunuz. Fatih hoca göreve gelir gelmez, bilime inanan biri olarak bize çalışma şansı vermiş ve Arnavutluk, Danimarka ve Ukrayna takımlarının analizini yapmıştım. Hocanın bu konuya müthiş inancı vardı ve analizlerimizle o zamanki başarı çorbasında bizim de tuzumuz olmuştu. İşte aynı Fatih Terim yine doğru analizler yaptı, bizim geçen hafta Fotomaç ve Sabah'ta rakiplerimizin 4'er maçını bilgisayar analiz programımız ile inceleyerek yaptığımız değerlendirmeleri, o arkadaşları ile beraber zaten fark etmişti, süper zeki işler yaptı ve bakın neler oldu. 1) Yunan'ın tek kozu faulden doğan duran toplardı. 4. dakikadaki faul sonrası, 86 dakikada 6 faul yapan, yani nerede ise 15 dakikada bir faul yapan bir Milli Takım seyrettik. Norveçlilerin bize tam 30 faul yaptığını hatırlatırsam, kora kor geçen 2 maçta, sadece 12 faul yapmanın, ne kadar doğru yönlendirmiş ve uygulatabilmiş bir teknik adam becerisi olduğunu anlayabilirsiniz. 2) Bu ülkede, kısa çabuk orta saha adamları Terim ile gündeme geldi ve çok başarılı oldu. Hücumculara savunma öğreten ve onlardan adeta birer "Pİ- RANHA'' yaratan hoca aynı felsefeyi, fizik güçlü 2 rakibe de uyguladı. Onun için Emre, Sabri, Gökdeniz, Tümer, aynı anda forma şansı bulabildiler. Eskiden, kendi yarı alanına gömülüp, rakip yarı alanına ancak uzun topla giden Milli Takım, Yunan'ı da, Norveç'i de sahasına hapsetti. Üstün olan, topu kullanan bizdik. Kontrol hep bizde idi. Bu iş, yürek isterdi, beceri isterdi, konsantrasyon isterdi, ekip isterdi. Bunların hepsi de bizde vardı. 3) Herkes H. Şükür neden oynuyor diye salladı. Ben bu satırlarda hep yazdım, bu sene sonu Hakan futbolu bırakmalı diye. Ama bu maçlarda kesin oynamalı diye de maçtan önce de yazmıştım. Neden mi? Bakın bakalım duran top pozisyonlarına. İki rakibin de leblebi gibi gol attığı duran toplarda sadece 2 kez gedik verdik. İnceleyin o pozisyonları, hepsinde H. Şükür'ün ne derece "caydırıcı güç'' olduğunu görün. Bu tamamen taktik amaçlı bir yer alıştı ve Terim bence burada da doğruyu yaptı. 4) Sabri'nin solda oynamasına taktı herkes. Bence hoca çok akıllıca yaptı o işi. Rakibi hiç beklemediği bir hamle ile şaşırtmaktı birinci amacı. Çünkü maç öncesi Sabah'taki analizimde de belirttiğim gibi Norveçlilerin sağ tarafı zayıftı ve hoca oraya 2 hızlı adamla yüklenmek istedi. Peki neden olmadı? Çünkü, eskiden 4-3-2-1 oynayan Norveç, savunmanın önündeki 3'lü yüzünden kenarları tam kapayamaz ve pozisyon verirdi. Halbuki, bize Pedersen ve Solkjaer olmayınca 4-4-2 çıktılar ve kanatları iyi kapadılar. 2. yarı ise hocaları, dünyada yapılacak en aptalca işi yapıp, santrforlardan birini çıkarıp, savunmaya 1 adam alınca işimizi kolaylaştırdı. Hem rakip iyice içeri gömüldü, hem de önde 2 kişi yerine sadece Carew'i kontrole etmek gibi daha kolay bir işle baş başa kalan 2 tandemimizden biri ve hatta Aurelio da hücum anlamında işin içine girdi. Hücumda kalabalıklaşınca, sağ ve soldan yağmur gibi gelmeye başladık ve her bunalan savunma gibi hatalar yapmaya başladılar. Siz hayatınızda bu kadar rakibi ezerek oynayan, 0-2'ye rağmen özgüveni yüksek bir Milli Takım gördünüz mü? Kimin eseri idi acaba bunlar? 5) ''Kalecinin sağı zayıf, vurun oraya çocuklar'' diye yazmıştım. Gördüm ki, teknik ekip, kaleciyi mükemmel etüt etmiş. Duran topların hepsi kaleye yollandı. Bu bilinçli olarak yaptırılan, rakibin eksiklerinin iyi analiz edilmesinden doğan bir taktikti. Olayı sadece Mhyre'nin beceriksizliğine değil, ısrarla onun üstüne vurulmasını isteyen teknik ekibin ve hocanın başarısına da bağlıyorum ben. 6) Analizin gücünü, kendi yetenek ve bilgileri ile birleştiren Fatih hoca başta olmak üzere, tüm teknik ekibi, futbolcuları, idari ekibi, yardımcı hizmetlerde çalışanları kutluyorum. Sayelerinde Türk olarak, üstün ve keyifli maçlar izlemenin zevkine vardım. Finaller mi? Bundan 8 ay önce yazdığım bir yazıya baktım dün. Şöyle yazmışım: "Fatih hocaya güvenin, daha 9. maçlardan sonra biz finallerde olacağız."
Servisi
