Mehter takımı! Böyle iki ileri, bir geri gidene futbol takımı değil, 'mehter takımı' diyorlar. Birilerinin Beşiktaş'a futbolun sadece İstanbul'da oynanmadığını şiddetle hatırlatması gerekiyor. Beşiktaş, İstanbul'da 10 lira kazanıp, taşrada 20 lira bahşiş dağıtıyor. Böyle bir savunma düzeni olamaz. İlk gol Beşiktaş'a hiç yakışmadı. Koray, İbrahim Üzülmez, Gökhan Zan, kim varsa hepsi seyretti. İkinci golde de aynı şey oldu. 11 Beşiktaşlı futbolcu, manzarayı bu kez ailece seyretti. Konya bu maçı muhteşem oynadığı için değil, Beşiktaş'ın savunmadaki sıkıntılarını çok iyi ezberlediği için kazandı. Fazlası olmadıysa Tigana'nın yatıp, kalkıp dua etmesi gerekir. Son haftalarda pozisyon bolluğu yaşayan bir Beşiktaş izliyorduk. Bu kez zenginlik yerini fakirliğe bıraktı. Ricardinho gibi bir dünya yıldızı etrafında pas verecek, oyunu rakip sahaya sarkıtacak tek bir adam bulamadı.
Tanımakta zorlandım! Bir Delgado hayranlığı sürüp gidiyor. Doğrusunu isterseniz kendisi neyin yıldızı, ben anlamış değilim. Kuyruklu yıldız deseniz, değil... Kutup yıldızı diyecekseniz o da değil... Çünkü ona bakıp, hiç kimse yön tayin edemiyor. Beşiktaş bu savunma anlayışı ile dışarıda en fazla berabere kalır. Defanstakiler böyle oynayınca, orta sahanın ve ilerideki Nobre ile Bobo'nun da söyleyecek sözleri kalmıyor. Evet, saha kötüydü. Beşiktaş'ın iyi zeminde mükemmel futbol oynadığını herkes biliyor. Ama Türkiye'nin her tarafı İnönü Stadı değil ki. Serdar, aşağı doğru inmeye başladı. O öyle olunca, Koray da çöktü. Uzun lafın kısası; Beşiktaş'ın Konya'da oynadığı futbolun anlatılacak, övgüyle söz edilecek hiçbir tarafı yoktu. Ben şahsen, keyif veren Beşiktaş'a alışmışken futbol takımından çok mehter takımını andıran Beşiktaş'ı tanımakta güçlük çektim. Maçın kalitesi de sıfıra yakındı. Didişmeden, boğuşmadan başka bir şey olmadı. Beşiktaş bu kayıplarla bir yere varamaz.