Prensese döndü İki yarıda da oyunun adı güzel ve çirkindi. Yarıların ilk bölümü çirkin, ikinci bölümleri güzel tanımına giriyordu. Maç boyu yaptığı 24 ortadan sadece 5'ine kendi vuran Fener Deivid'i santrfor olarak aldığına yanıyordu. İlk 3 dakikada dün gazetemdeki köşemde sorunlu olarak anlattığım AZ'nin sağ kanadından iki pozisyon bulan Fener sonra duruyor, Van Gaal, 45 sayfalık istatistik analizi yaparken Zico'nun yaptığı psikalaniz hiçbir işe yaramıyordu. 'Bir takımın kalesine gelen her top pozisyon olur mu kardeşim' dedirtiyordu Fener. Üstelik arada yaptıkları sözde baskıyla da 'Pres' değil olsa olsa 'Pes' denirdi. Savunma çıkışı yapılan top kaybında üç büyükler içinde lider olan Fener, AZ'ye de aynısını yapıyor, Appiah, Markoculuk yaparken Tümer 'İnanamıyorum ilk 11'deyim' diyordu. Ve sonunda 'Fener yana-AZ öne oynar' senaryosu savunma duruşunu, tek hatta yan yana durmak şeklinde algılayan defans yüzünden gole dönüşüyordu. Golden 27. dakikaya kadar geçen kâbusta seyirci sadece maç boyunca tribüne doğru giden topa bile koşan süper Tuncay'ın hırsıyla avunuyordu.
Öpücük Tümer'den geldi Çirkin Kurbağa'yı güzel prensese dönüştürecek şey bir öpücüktü ve o öpücüğü yıllardır önemini anlattığım bir hücum ribaunduna vuran Tümer veriyordu Fener'e... 65 metrede oynamaktan vazgecen Fener, dünya direğe top vurma şampiyonu Deivid'le ilk yarıyı kapatıyordu. İkinci yarıda yine dün yazdığım gibi 2. yarı gol bulma uzmanı AZ, iki dakikada iki gol atınca sahayı terk eden bir kısım seyirci Tuncay ve Tümer'den gelecek öpücükleri göremiyordu. Son 15 dakikada Rus ruletine dönen maç Fener için kondisyon açısından sıkıntılı dakikalar yaşatsa da umudunu korumasını sağlayan bir skorla bitiyordu. Altı golün dördünün uzaktan şutla atıldığı bu maç rövanşta da misafirperver iki kalecinin maçın sonunu etkileyeceğinin açıkça anlatıyordu. İç sahada deplasman kadar başarılı olamayan Alkmaar'a orada 3 gol atmak ve kazanmak hayal değil. Yeter ki Fenerliler oyunun 'Güzel tarafını oynamayı en az 60 dakika becerebilsinler.'