Fenerbahçe, Rize'de demli çay içmişti, Rıza'nın kahvesinde. Vestel Manisa'da ise işler iyi gitmiyordu. Stokta ne buzdolabı ne de televizyon kalmıştı. Ersun Yanal'ın bilgisayarı da uzun süredir bozuktu. Tamirci bulunamıyordu. Bazı kişiler istemeden Galatasaray'ın ekmeğine yağ sürmüşlerdi. "Yanal, G.Saray'a gelecek" dedikodularını ortaya atmışlardı. Ne
zaman böyle söylentiler çıksa "Ersun İstemem, yan cebime koy" diyor ve kaybediyordu. Rıza kahveden ortayı yapmıştı, sıra Gerets'teydi. Golü atacak farkı 4'e indirecekti. Her şey Galatasaray'ın lehineydi. Armut piş ağzıma düş misali. Gerets son haftalarda kan kaybeden orta sahayı kuvvetlendirmek için yeni bir kan arayışına girmişti. O kan Buruk'tu. Aranan kan için anons yapılmış ve Okan'la hasta kurtarılmıştı. Ve sahneye son haftaların karanlıkta kaybolan oyuncusu Ümit Karan çıktı. Bir vurdu, pir vurdu ve takımını ateşledi. Karan'ın ilk golünde fitili de Vestel Manisasporlu Burak yaktı. Burak sanki sahaya çakmakla çıkmış gibiydi. Hem kendini, hem Yanal'ı bitirdi. Mahalle maçında bile rakibe böyle kafa vurdurulmaz.
İnandılar ve kazandılar Galatasaray dün gece inanmıştı. İnanmak başarmanın yarısıdır. Belli ki futbolcular Fenerbahçe'nin mağlubiyeti sonrası bu maçla yatıp, bu maçla kalkmışlar. Necati'nin sakatlanmasına eminim ki Galatasaraylı taraftarlar once üzüldüler ama sonra Hasan Kabze'yi görünce sevindiler. Sonradan oyuna giren bir oyuncu takımına bu kadar mı katkı sağlar. Seni tebrik ediyorum Kabze. Galatasaray'da dün gecenin tek olumsuz yanı duran topların hâlâ Sabri'ye kullandırılıyor olmasıydı. Koskoca Galatasaray takımında Gerets'in duran toplar için başka bir oyuncu yaratamaması beni hayretlere düşürüyor. İliç gibi bir oyuncun varken Sabri'yi Platini havasına sokmanın ne anlamı var? Sonuç olarak bu muhteşem skorla G.Saray nefesini Fenerbahçe'nin ensesinde iyice hissettirmeye başladı. Geçtiğimiz sezonki filmin tekrarını bu sene de görürsek kimse şaşırmasın.
MURAT ÖZARI