Kim olursa olsun! Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü her kim olursa olsun, herkesin şimdiden burun kıvırması kaçınılmaz. Bugüne kadar gelenlerin futbol cahilleri tarafından bırakın eleştirilmeyi, nasıl aşağılandığı, küçümsendiği ve nasıl gönderildiği ve şimdi nerelerde oldukları ortada. Üstelik bunu yapanların dil hazneleri 'bir kelime' bile artmamışken. Yönetim teknik direktör beğendirme telaşında olmamalı, taraftar da kendi zekasına hakaret edercesine bu adamların yörüngesine girip, teknik direktörlüğe soyunmamalı. Şu mutlak bir gerçek ki, Fenerbahçe teknik direktörü asla beğenilmez, asla iyi bir teknik adam gelmez, asla iyi bir futbol oynatamaz, asla taktik-teknik gibi şeylerden anlamaz. Çünkü "bu takımı ben bile şampiyon yaparım" masturbasyonu, futbolun ve Fenerbahçe'nin gerçeklerinden çok daha cazip.
Dayanışma şart Yeni teknik direktör her kim olursa olsun, sadece futbolcuları iyi çalıştırsın, iyi koştursun, iyi mücadele etmelerini sağlasın yeter. Futbolcular her maça derbi maç konsantrasyonu ile çıkmak, her maçta rakiplerinden daha çok daha fazla koşmak, mücadele etmek ve dayanışmak zorunda. Taraftarın öncelikli isteği futbolun vazgeçilmez gerçeklerinin sahada katı bir inatla uygulanması. Çünkü bu sene Fenerbahçe'nin 100. yılı ve geçen seneden çok daha çetin geçecek. Herkes, yine her türlü rezilliği alenen sergileyecek. Ancak futbolcular için bunlar mazeret olmayacak, olmamalı. Şampiyonluk kaçar ya da kaçmaz, mağlubiyetler olur ya da olmaz. Bunların futbolun içinde var. Ancak mücadele etmemek, formanın ve mesleğinin hakkını terlerinin son damlasına kadar hakkıyla vermemek affedilmez. Saha dışında olan bitenlerle yönetim ve taraftar sonuna kadar mücadele eder, buna gücü de yeter. Teknik yönetim ve futbolcu sahanın içinde futbolun hakkını versin yeter. Başarının yüzde 10'u yetenek, yüzde 90'ı çalışmaktır. Yani aslolan çalışmak ve takım olmaktır. Çenelerin değil, yüreklerin ve ayakların konuşma vaktidir.