Dünya Kupası ve biz Buranın saat farkından dolayı maçları sabah erkenden başlayarak izliyoruz. Yazımı yazana kadar bir sürpriz olmadı. Güzel maçlar oluyor, bir futbolsever olarak memnunum. Milli Takımımızın orada olmamasına üzülüyorum. Hakemlerimizin görev almamalarına ise kızıyorum. Eleştirdiğimiz zaman bozuluyorlar. Zannedersiniz ki hepsi birer Collina. Aslında iyileri de var ama rahat bırakılmıyorlar. Emir-komuta zinciri altında çalışıyorlar. İstekler fazla, eyyam fazla, bir daha maç alamamaktan korktukları için istediklerini yapamıyorlar. Mesela Selçuk Dereli, Denizli- F.Bahçe maçını Avrupa'nın herhangi bir yerinde yönetseydi o maçı tatil ederdi. Burada yapamıyor, neden? İşte o nedeni açık yüreklilikle tartışırsak bir dahaki turnuvada hakemlerimizi görebiliriz. Biliyorsunuz, bu sene grubumuzdan Milan ve PSV çıktı. Bizim kerameti kendinden menkul otoritelerimiz "Vay efendim bu F.Bahçe Arvrupa'da şampiyon olurmuş. Daum da adam mıymış. Türkiye'de babam da olsa şampiyon yaparmış vs. vs." (Şimdi hiçbiri G.Saray için aynı şeyleri söylemiyor. Nedense şampiyonluk birden bire önemli oluverdi. Neyse) dediler.
YABANCI FARKI Bakın arkadaşlar, şu anda Dünya Kupası'nda tam 12 Milan'lı ve 7 PSV'li futbolcu oynuyor. F.Bahçe'de ise bir tek Appiah var. Sizin kolay dediğiniz grup bu muydu? Bizde sadece atıp tutuluyor. "Hâlâ yabancı sayısı kaç olsun", "Aurelio gibi 10 futbolcum var" (ben bir tane göremiyorum), diye diye günler boşuna geçip gidiyor. Öteki tarafta Almanya'da iki siyahi futbolcu varmış, Japonya'da (ki geleneklerine anormal bağlıdırlar) sol kanat Brezilyalı Alex Santos'a emanetmiş, ne fark eder ki... Biz küçük dünyamızda birbirimizi kandıralım. Futbol evrensel bir spor olayıymış, bir görsel güzellikmiş gibi konulara kafa yormayalım. Bu arada da "Saat 20.45", "Pancu 1 numara" filan diye formalar yaptıralım, eğlenelim gidelim...