Viyana'dan New York'a Önce Avusturya'da sonra da ABD'de F.Bahçelilerin sıcak davetlerine katıldım Israrla sorduğum soruların yanıtlarını yurt dışındaki Fenerliler de merak ediyor
Geçen hafta Avusturya'daydım bu hafta Amerika'da. Hatta şimdi yazımı New York'tan kaleme alıyorum. Konumuz hep F.Bahçe. Viyana'da kalabalık bir grupla 2.5-3 saate yakın söyleşi yaptık. Burada ise F.Bahçe USA Derneği'nin geleneksel gecesine katıldım. Beş yüze yakın insanın katıldığı gecede büyük coşku vardı. Masada beraber oturduğumuz sayın konsolosumuzun (kendisi Beşiktaşlıdır) bile "Yahu bir de şampiyon olsanız nasıl bir gece düzenleyeceksiniz" dediği bir gece yaşadık. Önümüzdeki sene 100. yıl için büyük bir kutlama düşünüyorlar. Şimdiden rezerve yapmakta yarar var.
CEVAPLAR AHİRETTE İşin eğlence kısmını bir kenara bırakalım ve buralarda yaşayan F.
Bahçelilerin düşüncelerine, isteklerine ve ne yapmak istediklerine geçelim. Şampiyonluğun son maçta kaçırıldığını kabullenemiyorlar, yani henüz şoktan çıkamamışlar. Büyük haksızlıklar yapıldığına inanıyorlar. Ve F.Bahçe karşısında kurulan ittifakın Türk futbolunda onarılması mümkün olmayan bir yara açtığını savunuyorlar. Geçen hafta köşemde, federasyona ve medyamızın belirli bölümüne sorduğum sorulara yanıt gelip gelmediğini merak ediyorlar. Ben de haliyle "Merak filan etmeyin, o soruların yanıtlarını biz ancak ahirette alırız. O yüzden endişelenmeyin" diyerek arkadaşları rahatlatıyorum. Öyle ya, hâlâ Ali İpek hakkında soruşturma, Beşiktaş- G.Saray maçının iddaa'dan neler çıkartıldığı hakkında araştırma yapmayanlar diğer sorulara nasıl yanıt verebilirler ki? (Bakın, gene dayanamadım, iki soru da olsa sordum). Taraftar kart konusunda ise dertliler. Almak istiyorlar ama alamıyorlar. Yurt dışı için taraftar kart alımsatımında bazı aksaklıklar olduğunu biliyorum. Düzeltilse iyi olur, çünkü talep çok fazla. İlle de başkan diyorlar, başka bir şey demiyorlar. Yüzüncü yılda kulübün başında Aziz Yıldırım'ı görmek istiyorlar. Bu konuda çok fazla soru aldım ama en çok tıkandığım nokta da bu oldu. Çünkü gerçekten Yıldırım'ın ne düşündüğünü bilemiyorum. Bıraktığını açıkladıktan sonra büyük baskılar geldi. Bu kadar ilgi ve sevgi karşısında her insanın kafası haliyle karışır. Bu arada geçirdiği operasyona çok üzüldük. Ben de bu vesileyle kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Sevgili başkan umarım en yakın zamanda eski sağlığına kavuşursun. Her ne kadar uydu antenleri, internet gibi bir sihirbaz vs. vs. varsa da binlerce kilometre uzakta yaşayanlar her sorunun yanıtını alamıyorlar. Mesela medyamızdaki F.Bahçe düşmanlığının nedeninin bir bölümünü anlamıyorlar. Ben de ne diyeyim, elbette "Böyle bir şey yok" diyorum. Mesela Tümer'in küfür ettiğini gösteren görüntülerin F.Bahçe'ye transferinden sonra piyasaya çıkarılmasının normal olduğunu söylüyorum. Beşiktaş'tayken saklanan kasetin unutulduğuna inanıyorum. Yani Tümer, dolayısıyla Beşiktaş, mutlaka ceza filan yemesin diye saklanmamıştır. Bizim objektif(!) medyamız hiç böyle şeyler yapar mı? Kesinlikle unutmuşlardır(!) diyorum. Ama bu kadar ciddi konuşmama rağmen neden güldüklerini bir türlü anlamıyorum. Çok bozuluyorum(!)
İÇİNİZDEN BİRİYİM Bu tür seyahatler bir yazar için oldukça faydalı. İşim F.Bahçe'yi yazmak. Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da F.Bahçeliler ile iç içe olmak, onların duygu ve düşüncelerini bilmek yazmamı kolaylaştırıyor. Yani oturduğum yerden komplo teorileri üretip sallamak yerine dolaşmayı tercih ediyorum. Kongre öncesi, F.Bahçelilerin yüzde 90'ının isteklerini kaleme alacağım (Hepsi madde madde elimde). Elbette kendi düşüncelerimi de katarak...