İşi kolay değil Başbakan, "Beni bu işlere karıştırmayın" diyerek söylemesi gerektiğini söyledi sadece. Ben hala Ulusoy'u içine sindirebildiği inancında değilim
Ulusoy'u en çok eleştiren isimlerden birisiyim ama "Değiştim" diyorsa ona inanmak istiyorum. Mehmet Ali Yılmaz, söyleseydi güler geçerdim
İtalya'da herhalde "Ulan Collina piyasayı ucuzlattın. Bir cekete maç satılır mı?" diye dalga geçmişlerdir. Ama biz pireyi deve yapmaya bayılıyoruz
Önce aklanmalı, sonra aday olmalı" diyerek Ulusoy'a bayrak açan Bakan Şahin'in tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tepkisi normal. Açık; herkes biliyor ki Ulusoy'un başkanlıktan alınmasını sağlayan AKP hükümeti. O kongreye AKP hükümeti müdahale etmese bütün bunlar olmazdı. Ulusoy'u başkanlıktan almakla kalmadılar, bir de Ulusoy'un önünü kesecek (yüksekokul şartı) kanun çıkardılar. Şimdi bu hükümetin bütün bu yaptıklarını yok farz edip, Ulusoy'a ışık yakması onun yolunu açması beklenemez. Bakan Mehmet Ali Şahin'in sözleri, AKP hükümetinin Ulusoy hakkındaki görüşlerinin devam ettiğinin işareti. Bir de Başbakan'ın tavrı var.
Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, "Beni bu işlere karıştırmayın." Ama Başbakan'ın sözü niyeti değil. Niyeti olması gerekmiyor da. Başbakan bu konuya başka türlü yaklaşamaz zaten. Özerk bir futbol federasyonu konusunda "Ben tarafım, şunu istiyorum" diyemez. O da öyle konuştu zaten.
SİSLER DAĞILMADI Haluk Ulusoy, Başbakan'a büyük teşekkürlerle adaylığını açıkladı ama Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ulusoy'un önünü açtığını gösteren bir lafı yok. Söylemesi gerekeni söyledi sadece. Niyetlerinin ne olduğu hala belli değil. Niyetlerini söyleyemez zaten. Yasal olarak da, mantıken de söyleyemez. Bu bakımdan ben hala sislerin tam manasıyla dağıldığı kanısında değilim. Önümüzdeki birkaç gün oldukça önemli, söylemler değil, eylemler ön plana çıkacak. Ben hala ve hala Ulusoy'un başkanlığını sindirebildiğine sindirebildiğine inanmış değilim. İnanmadığı sürece de bu iş kolay olmaz.
DERS VERMİŞTİ! _Sözlerinizden bakanın açıklamalarını siyasi bir müdahale olarak görmediğiniz sonucunu çıkartabilir miyiz? Öyle bir tavrı alan bir partinin bakanının 'böyle konuşması normal' diyorum, sadece. Yoksa bir ay evvel, 'Böyle rezilliklere, skandallara niye göz yumuyorsunuz, niye müdahale etmiyorsunuz, sizin yasal bir idari vesayet hakınız var, denetim ve gözetim yetkiniz var, niye bunları yapmıyorsunuz' dediğimde Mehmet Ali Şahin, "Özerkliği hazmedeceğiz" diyerek bana hukuk dersi verdi! 'Hıncal Uluç'a özerkliği hazmedeceğiz' diyen bir bakanın özerkliği hazmedemeyişi ilginç. Ama öte yandan Haluk Ulusoy'u hazmedemeyen hazmedemeyen bir iktidarın 'Ulusoy'a evet' demeyeceği de bir gerçek. _ Bakanın rahatsızlığının başında, daha önce kendilerine Haluk Ulusoy'u şikayet eden, hakkında iddialar ortaya atan kişilerin şimdi yanında yer alması geliyor. Ulusoy'u bu kadar revaçta kılan nedir? Türk futbolu o kadar kötü yöneltildi ve o kadar büyük bir çirkefin içine düştü ki, eskiden medet umulur hale geldi. Haluk Ulusoy'u en çok eleştiren biriyim ben ama gayet medeni bir adam ayrıca. Bir de çıkıp, "Ben yaptığım hatalardan ders aldım. Değiştim" dedi. Yani Bıçakcı federasyonu gibi ne olacağı belli olmayan yeni bir maceraya da Türk futbolunun tahammülü olmadığına göre gelmiş geçmişlerin makulünü destekleme yönünde bir karar almış olabilirler. _Ulusoy gerçekten değişmiş olabilir mi? İnşallah değişmiştir. Ben iyimser olmayı tercih eden bir kişiyim. Değişebilecek birisi. Mehmet Ali Yılmaz, "Ben değiştim" dese gülüp geçerim ama Haluk Ulusoy, "Ben değiştim" deyince ona inanmak geliyor içimden. _ Ulusoy dönemindeki usulsüzlüklere dünyaca ünlü hakem Collina'nın da ismi karıştı. Önemli bir baraj maçı öncesi ceket hediye edilmesi doğru bir davranış mı? Bu iddianın gündeme geliş zamanı ve geliş şeklini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanıyorum İtalya'da büyük bir infial uyandırmıştır bu. Demişlerdir ki, "Ulan Collina piyasayı ucuzlattın. Bir cekete de maç satılır mı!.." Yani Collina gibi bir hakeme deri ceketin 'rüşvet' diye verilmesi söz konusu olamaz. Bütün hakemlere görev yaptıkları her yerde o ülkenin simgelerinden hediyeler veriliyor. Bu herkes tarafından da biliniyor. Collina'ya da verilmiş de olabilir, verilmemiş de olabilir. Ama ben İtalya'ya, İspanya'ya, Portekiz'e, Avrupa'nın neresine maç yönetmeye giderse gitsin hakemlerin, ev sahibi takım tarafından hoş karşılandığını ve hoş ağırlandığını biliyorum. Bunun için de minik hediyelerin doğal olduğunu düşünüyorum. Tabii içinde binlerce dolar, euro, İsviçre Frangı olan James Bond çantaları ayrı. Onun için komik bir iddia.
HABERCİLİK BU DEĞİL Biz garip bir millet olduk, garip bir medya olduk. Kendi kendimizi Avrupa'ya ihbar etmeyi, Türkiye'nin adını lekelemeyi, kendimizi küçük düşürmeyi doğruluk ve gazetecilik sanıyoruz!.. Ve pireyi de deve yapıyoruz. Şeffaflık adı altında doğruyu yazsak mesele yok, ama hayır. Yani Collina'ya bir deri ceket verilmişse, bunda ne var? Collina gibi bir hakem, bir cekete maç satar mı? Desen ki, Collina'ya 300 bin dolar, 500 bin dolar verildi, tamam. Ama ceket alt tarafı! Memleketini ziyarete gelmiş adama, memleketinin bir ürününü, bir kutu lokum, bir ceket, ya da bir kilim, bir halı veriyorsan bu niye rüşvet olsun! Bizim kafamız kötü! Biz kafamızı kötüye şartlandırmışız. İşte Erman Toroğlu çıktı, "Bana 5 bin dolar teklif ettiler" dedi. 5 bin dolar rüşvet. Ama Erman'a Gürcistan'da işlemeli bir masa örtüsü verselerdi 'Vay bana masa örtüsü verdiler" diye ortaya çıkmazdı. Alır o masa örtüsünü karısına getirirdi; "Bak bize ne verdiler" diye. Mesele bu. Eğriyle doğruyu ayırt edemiyoruz bir türlü. Gazetecilik, habercilik yaptığımızı sanıyoruz, Türkiye'nin adını nasıl iki paralık ediyoruz dünyaya haberimiz yok. Yani İtalya'da, Fransa'da, İspanya'da olmuyor mu? Benim gazetecilerim bunu bilmiyorlar mı? Gözleriyle görmediler mi? Ama İtalyan gazeteleri, Alman gazeteleri, Fransız, İngiliz gazeteleri böyle şeyleri yazıyorlar mı? Ayıp. 'Gazetecilik' diye memleketi satıyoruz!..