Ya teslimiyet, ya zafer! Dalgalı denizde ancak güçlü gemiler ayakta kalır. Bir de küçük sandalları yutamaz koca dalgalar. Güçlü gemileri deviremez çünkü buna göre dizayn edilmişlerdir. Omurgaları sağlamdır. Küçük sandallara da bir şey yapamaz kocaman dalgalar çünkü dalgalara ayak uydurur o minicik sandallar. Onun büyüklüğünü kabul eder. Türkiye ne karşılaştığı dalgaların gücünü kabul edip teslim olacak kadar küçük, ne de futbol denizinin hiçbir dalgasına boyun eğmeyecek kadar büyük. Rakibin kim olduğunun da pek önemi yoktur böyle durumlarda. Kaosun ortasında 'kedi' zannettiğiniz 'kaplan' kesilebileceği gibi, 'aslan' dediğiniz de 'tavşan' rolüne bürünebilir. Ersun Yanal'ın kafası karışık. Futbolcuların da öyle. Hangi sonuç halinde ne olacağını bilen yok. Bu şartlarda milli takım Kazakistan önüne çıkacak. Yani deniz olabildiğine dalgalı. Normal şartlarda havasını yakalamış bir A Milli Takım, sorunsuz futbolcular ve gelecek korkusu yaşamayan bir teknik adamla bu Kazakistan'a üç atar, bir sayar. Ama bugün aynı şeyi söyleyemem. Bugün daha çok insan psikolojisinin gelgitlerinde dolaşacak bu maç. Büyük dalgalara dayanabilen bir kadromuz var mı, yok mu bugün anlayacağız. Omurgamız sağlamsa bütün handikaplara, dev dalgalara rağmen futbol terazisinin hiçbir ölçüsüne göre yanımıza yaklaşmaması gereken Kazakistan'ı rahat yeneceğiz. İsimleri büyük, futbolları küçük futbolculardan oluşuyorsa bu milli takım, Kazakistan'a puan kaybetmek dahil her şey gelebilir başımıza. İşte böylesine önemlidir derbi niteliği taşıyan maçlar! Kazanırsanız dünyayı sallayacak kadar güçlenirsiniz! Kaybederseniz aslan olsanız kediden korkar hale gelirsiniz. Yunanistan derbisini kazanamadığımız için bugün bunları düşünüyoruz, korkuyoruz. Dilerim aradığımız o güven Kazakistan'da karşımıza çıkar. Ve yine dilerim istediğimiz avantaj müjdesi de Yunanistan'dan gelir. Çünkü bugün bedenimiz sahada, kulağımız Yunanistan'da olacak.
