Zor maç kolay oldu! Bu tür maçları almak çok zordur. Şampiyonluğa oynarken Kayserispor'a iki, Trabzonspor'a da üç puan bırakmışsınız, kısa bir süre öncesine değin sizi yere göğe sığdıramayanlar alayınızı tefe koymuş bir güzel çalıyor, teknik direktörünüz topun ağzında, kendini bilmez bir çuval adam başkanınıza, yönetiminize ağzına geleni söylemiş ve siz hiç alışık olmadığınız bir gündüz maçında üç puan avına çıkıyorsunuz.. Akçaabat Sebatspor veteran takımı gibi. Küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş. Ogün, Yusuf, Hakan Bayraktar, Ali Eren gibi bir zamanlar ancak milyonlarca dolara transfer edilebilecek futbolcular meslek yaşantılarının uzatmalarını oynuyorlar. Bunlardan biri Yusuf, Mondragon'un çalım sevdasına ayak koyup takımını 1-0 öne geçirince Galatasaray'ı aldı bir telaş. Ama takım öylesine kötü oynuyordu ki, Mondragon olmasa ilk yarı 4-0 ev sahibi takımın galibiyetiyle bitebilirdi. Moral bozukluğu, Galatasaraylı futbolcuların ayağına pranga, yüreğine kızgın demir olmuştu. Ne doğru dürüst bir pas, ne düzgün bir şut atabiliyordu takım.. İlk yarının son dakikasında minik Sabri skoru eşitlemese Galatasaray soyunma odasına yenik girecekti. İkinci yarıya teknik direktör Hagi son haftaların formsuz Necati'sini yanına oturtup, Hasan Kabze'yi sahaya sürerek başlamıştı. Milli Takım'a seçildiğinden bu yana futbolu unutan Ayhan üçüncü haftanın son dakikalarında ilk kez gollük bir pas attı, genç Hasan da galibiyetin kaymağını koyuverdi. Önümüzde kaldı altı hafta... Galatasaray bundan böyle şampiyonluğa uzaktan, Şampiyonlar Ligi'ne ise yakından bakacak. Artık moralsizlik de kalmadı. Öyle bir bahaneye de sığınamaz kimse. Seyirci bağırmış, seyirci çağırmış, bunlar da tamam.. Haftaya Ali Sami Yen'de takımı bağrına basacaktır Galatasaraylılar.. Yeter ki sarı-kırmızılı takım hedeften şaşmasın, en kötü olasılıkla hem kendisini, hem seyircisini Şampiyonlar Ligi'ne taşısın.