Tarihin en büyük ittifakı-2 Şimdi şöyle düşünüp basit bir fikir jimnastiği yapalım... Milli maçlar yüzünden lig tatilde, ortada hiçbir şey yok. Üstelik son hafta F.Bahçe, Denizli'de yenilmiş, rakibiyle aradaki puan farkı ikiye inmiş. Son üç maçı on kişiyle oynaması da cabası. Peki bayram değil seyran değil, Atay Aktuğ durup dururken acaba neden "F.Bahçe masa başında şampiyon oluyor" diyor? Ama bu masa başı neymiş onu açıklamıyor. Belli ki ortada bir tezgah var. Düğmeye basılmış, zamanı da tam ligin başlamasına ramak kala seçilmiş. Yani tayming gayet güzel.
***
Sayın Aktuğ ilk devre Avni Aker'deki maçı galiba unutmuş görünüyor. Hadi biz hatırlatalım.
Nobre büyük bir haksızlıkla (herhalde Aktuğ'un bahsettiği masa başı oyunu bu olmalı) atılmış, F.Bahçe 70 dakika 10 kişi oynamış, buna rağmen 2-0 kazanmıştı. Bu da mı masa başıydı acaba? Elbette değil. İki takım arasındaki fark, normal olarak bu skoru getirdi. Yani F.Bahçe Trabzon'u hem de kendi sahasında 10 kişiyle 2-0 yenebilecek kapaside bir takım. Sayın Aktuğ ilk önce bu gerçeği kabul etmeli. Peki bu demecin hemen arkasından kimler gelmiş bir bakalım. Birincisi Avrupa gitmiş, lig gitmiş, kupa gitmiş ,taraftarını basket takımıyla oyalayan Beşiktaş... O ümidini de 20 sayı fark yediği F.Bahçe bitirmiş. İkincisi, yüzüncü yıllarında kız basketçileri küme düşmüş G.Saray... Peki kime yenilip de düşmüşler F.Bahçe'ye. Bu düşmanlığın nedenleri ne kadar basit değil mi? Bunlar da mı masa başıydı?
***
"F.Bahçe bu sene de şampiyon olursa,önümüzdeki yıllarda ligimizde ancak ikincilik mücadelesi yapılır. Bu yüzden tarihin en büyük ittifakı kurulacak" diye yazdığım yazının mürekkebi kurumadı. İşte gelinen noktayı görüyorsunuz. Bakın bu akşam F.Bahçe, G.Antep maçına çıkacak. Kulüp iki gündür nelerle uğraşıyor. Dedim ya, zamanlama harika diye. Daha önceden, sayın Aktuğ'un deyimiyle masa başında hazırlanmış bir planın nasıl hayata geçirildiğine şahit oluyoruz. En çok konuşan da Sayın Demirören... Hâlâ geçen seneden bahsediyor. Kendisi yönetimdeyken Beşiktaş'ın F.Bahçe'ye nasıl 11 puan fark attığını neden kimse sorgulamıyor? (Kadıköy'deki hakem faciası yaşanan 2-2'lik maçı unutmayalım). Ne zaman Demirören yönetimden istifa etti, Beşiktaş'ın maçları da normale döndü. Acaba bu işte Haluk Ulusoy'la akrabalığının bir etkisi var mıydı bilemem!.. O kadar çok teori üretiyorlar ki, bu da soru olarak gündemdeki yerini alsın bari. İnternette dolaşırken antu. com'da çok hoşuma giden bir şey yakaladım. Bir arkadaş sayın Demirören'in ağzından (elbette hayali) demeç vermiş: "Mrsiç'in 37 sayı atıp bizi dağıtmasının tek suçlusu Cem Papila'dır. Geçen sene şampiyonluğu kaybettirip bu sene basketbol takımımızın motivasyonunu bozdu." Bunu hoşuma gittiği için yazıma aldım. Aslında öyle demeçler veriyorlar ki, bunu bile söyleseler şaşırmayacak duruma geldik.
***
Neyse, bugünden başlayarak F.Bahçe taraftarı, camiası, takımı ve yöneticisiyle tarihin en büyük ittifakına karşı hiçbir olaya karışmayarak, provokasyonlara gelmeyerek, sahaya bir şey atmayarak ve küfretmeyerek duruşunu göstermelidir. Herkes bunları yaparken yanındakileri de mutlaka uyarmalıdır. Futbol sahada oynanmalı ve orada bitmelidir. Gerçekten masa başında F.Bahçe'yi imhaya çalışanlara karşı mücadele en güzel çerçeve içinde verilmelidir. Son olarak F.Bahçe'nin naklen yayınlarda ve havuz ihalesindeki tavrını destekliyorum. Kendi kasasına girecek paradan bile feragat ederek Anadolu kulüplerinin yanında olması çok daha önce yapılması gereken bir eylemdi. Şimdi sıra İlhan Cavcav'da. Sayın Cavcav'ın Kulüpler Birliği'ni bir an önce toplamasını ve bu kararı hayata geçirmesini bekliyoruz.