Bir kupa analizi Takımlar hakkındaki en iyi, en doğru bilgileri ligler başlamadan önce yapılan kupa maçlarında almış olduk. Hazırlık maçlarında neredeyse Avrupa'nın en iyi takımı diye lanse edilen Galatasaray'ın ikinci lig takımı Bursaspor karşısında ne hallere düştüğünü gördük. Bir ölü toptan kazanılan golden başka kaleye bile yaklaşamadılar. "Hedefimiz Türkiye Kupası" diyerek yola çıkan Beşiktaş da, söylediklerinin daha mürekkebi kurumadan ilk maçta kupaya mendil sallayan takım oldu. Fenerbahçe'ye geleceğiz ama benim bu kupa maçlarında en beğendiğim takım Trabzonspor oldu. Malatya gibi güçlü bir takım karşısında belki kaleci Fevzi'nin anormal hatalarıyla goller buldular ama oynadıkları iştahlı futbol, girdikleri sayısız gol pozisyonu ve kendilerine olan güvenleri, benim hoşuma giden tarafları oldu. Fenerbahçe ise, skora baktığımız zaman zorlanmış bir görüntü verse de, bence çok rahat bir maç kazandı. İstediği gibi top çevirdi, tempoyu da kendine göre ayarladı. Ankaragücü'nün kaleye gelmesine izin vermedi. Yenilen iki gol, iki yan toptan, Rüştü'ye hiç yakışmayan hatalardan oluşan goller. Maç boyunca başka da pozisyona giremediler. Skor 3-2 iken bir takım hiç olmazsa son 7-8 dakikada risk alıp her şeyiyle saldırır ve bebaberliği yakalamak istemez mi? Elbette ister ama kaleye tek bir şut bile gelmedi. Neden? Çünkü Fenerbahçe'nin mücadeleci ve savaşçı orta sahasıyla savunması buna fırsat vermedi. Atılan birinci ve üçüncü goller organizasyon olarak (yani hazırlanış, yapılış ve atılış) jeneriklere geçecek goller... Alex'in Tuncay'a, Tuncay'ın Aurelio'ya verdiği paslar mükemmeldi. Aynı şekilde üçüncü golde Serhat'ın dripling nasıl yapılır dersi verircesine top götürüşü, nefis ortası, Tuncay'ın vuruşu, hepsi daha önceden hazırlandığı belli olan pozisyonlardı. Yalnız şu var... Üç gol atmasına rağmen Fenerbahçe forvette çoğalamayan bir takım görüntüsü çizdi. Nobre çok yalnız kalıyor. Ümit Özat, dünyada belki de çok az sayıda solbekin gidebileceği kadar gidiyor. 15-20 tane yaptığı ortaya cevap alamıyor. Çünkü 4-5 savunmacının arasındaki tek adam Nobre'ye topu nişanlayabilmek o kadar kolay bir iş değil. Daum'un buna mutlaka bir çare bulması gerekiyor. Rüştü'nün yediği gollerde hataları vardı. Olabilir. Her kalecinin kötü günü vardır. Öyle bir gündü. Ama önemli olan, iki gol yiyen Fenerbahçe'nin üç gol atabilmesiydi. Her zaman söylüyorum... Büyük takımlar işte bu işi yapabilmeli. Daum'un hiç adam değiştirmeden (89'da yapılan değişiklik, vakit geçirmek içindi) maçı tamamlaması da bana ilginç geldi. Elinde Mehmet Yozgatlı, Serkan, Murat Hacıoğlu, Fabiano gibi adamlar varken, hala yedek kulübesinin zayıf olduğunu söylememeli. Bir notum da taraftara... Çok az ve kısa süreli edilen küfürler, büyük çoğunluk tarafından ıslıklanarak susturuldu. Şükrü Saracoğlu'nda küfür artık yavaş yavaş kalkmak üzere. Umarım diğer statlarda da böyle olur.
