Kral çıplak! Şöyle bir söz vardır: "Eğer bir at, bir arabanız varsa; iki değil, üç şeye sahipsiniz demektir. Bir at, bir araba ve bir at arabası." Pazar akşamı İnönü sessizliğinden çıkarken aklıma bunlar geldi. Bu söz tıpkı Beşiktaş'ın bu sezon yaşadıklarını anlatıyor gibiydi. Neydi Beşiktaş'ın sezon başı hedefleri? Ligde şampiyonluk, kupada zirve, UEFA'da yükselmek. Tarih 25 Ocak 2005.. Bir futbol sezonunun tam ortası. Hedeflerde durum nedir? UEFA çoktan gitmiş, kupa da bitmiş. Bizim Turgay Demir "17 maçını da kazanırsa Beşiktaş şampiyon olur" diyor. Ben de "Mümkün değil, şansı yüzde biri geçmez" diyorum. Turgay "İstatistikler böyle" diye tutturuyor; ben ise şampiyon olmuş hiçbir takımın, ilk yarıda veya ikinci yarıda oynadığı maçların tamamını kazandığını hiçbir istatistikte görmediğimi söylüyorum, Kaldı ki Del Bosque ile 17 maçlık bir seri yakalanacağına, yakalansa bile bunun Beşiktaş'a şampiyonluk getireceğine inanmıyorum. Adam, arabayı hurdaya çevirmiş, at arabasını uçuruma yuvarlamış ve geriye ne kalmış? At.. Yani tüm donanımı üstünden alınmış bir at.. Yani "Kral çıplak" durumu. Futbol bir strateji oyunu. Rakibi ölçüp biçeceksin. Hele de tekrarı olmayan maçlarda. Del Bosque Bükreş'te, İnönü'deki Liege sınavında ve Parma'da geçerli hiçbir stratejik hamle yapamadığı için kaybetti. Konya maçında beraberlik sonrası oyun biçimi yenilgiye davetiye çıkardı. Efendim neymiş? Real Madrid'de harikalar yaratmış, bilmem kaç tane kupa kaldırmış. Bizim Güvenç Kurtar'ın eline verin R.Madrid'i, en kötü ikinci olur. Demek ki sadece bir yerde çalışmak, 55 yaşına kadar Madrid dışına çıkmamak, dünyanın en büyük kulübünde de olsa bir işe yaramıyormuş. Çünkü, "Dışarıda neler oluyor" sorusunu hiç sormamış veya ilgilenmemiş. Onun bu içine kapanık dünyası, ilk dış seferinde Beşiktaş'ı yerle bir etti. Satranç masasına oturup da sürekli mat olan bir oyuncuyu ilk kez görüyoruz. Gitmeli mi? Bence hayır.. Tsunami'den geri kalan enkazı o temizlemeli.. Çünkü depremi o tetikledi..
