Ersun kardeşimi uzun zamandır tanırım. Salihli, Denizli, Ankaragücü ve Gençlerbirliği çalıştırıcılığı sonrası A Milli Takım... Başarılı bir çıkış, kendisini tebrik ederim. Yapısını kulüp antrenörlüğüne daha yatkın bulmama rağmen, işi A Milli Takım. Sporseverler; Ersun hocayı ne yaptığını bilen, özgüveni tam, pozitif futbol oynatan, iyi takım çalıştıran ve bilimsel görüntüsüyle sevdi. Maalesef o bu sermayesini çok kısa sürede tüketti. Önce, Danimarka maçında penaltı sırasında ağlamaklı ve panik görüntüsüyle herkesi şaşırttı. Sonra, Hakan Şükür konusunda tutarlı olmayan açıklamalarıyla kimseyi haklılığına ikna edemedi. Sorunlar karşısında yöntemi, olayları körükleyici ve soğukkanlılıktan uzak olunca, krizlere neden oldu. Eleştiriler ağırlaşınca da kendine güvenini kaybetmiş ve ne yaptığını bilmeyen bir görüntü verdi. İnandırıcılığını yavaş yavaş azalttı. Ersun hocanın Denizli'deki açıklamaları gelinen nokta ve yapısal sorunlara değinişi doğru da olsa, sanki gelecekteki muhtemel başarısızlıklara zemin hazırlıyormuş gibi algılanır hale geldi. Şimdi Ersun hocanın Denizli'de neler dediğine bir bakalım. Ersun hoca Denizli'deki Türkiye Spor Yazarları Derneği Eğitim Semineri'nde yaptığı konuşmada "Artık yetenekli oyuncu yetiştiremiyoruz" demiş. Bizim yıllardır değindiğimiz 18-21 yaş grubuna yönelik lig kurulmasından bahsetmiş. Sokaktan gelen, mahalle maçlarıyla yetişen kuşağın şehirleşmeyle bittiğine değinmiş. Kısaca yüksek ülke potansiyeline rağmen, yetenekli genç oyuncu yetiştirilememesinden bahsetmiş. Bunun nedeninin de eğitim sistemi ve kulüp yapıları olarak belirtmiş. Elbette bunlar doğru tespitler, ancak Ersun hoca tekrar toplumun ona olan güvenini kazanmak istiyorsa, uygulamalarıyla bunu sergilemeli.
ELEŞTİRMEMELİ, İCRAAT YAPMALI A Milli Takımın Teknik Sorumlusu olarak, eleştiren değil icranın başı olarak kollektif çare üreten ve uygulamaya sokan konumda olmalı. Her ülke beklediği başarıyı yakalayamadığı zaman yeni uygulamalara girerken biz konuşmakla zaman öldürmeyelim. Fransa başarısız dönemden çıkmak için, yatılı pilot okullar uygulamasına geçti ve 1998'de Dünya Şampiyonu oldu. Almanya, 1998 başarısızlığı sonrası 220 bölgeyi 440'a çıkarıp dar bölge sistemine geçti. Her bölgeye 2 antrenör atayarak (toplam 880) yeteneklerin erken tespitine ve geliştirmesine çalıştı. Giderleri futbol federasyonu karşıladı. Türkiye'de imkanlarımızı iyi kullanmak zorundayız. Dünya 3.'lüğümüzün tesadüf olmadığını göstermemiz için, 17 milyonu bulan örgenci gençliği iyi taramak zorundayız. 3-4 bin dolar kişi başına gelirle herkese olanak sağlayamasak da, en azından seçilmişlere olanak sağlayarak, kısa zamanda ciddi mesafe kat edebiliriz. Federasyon bölge antrenörlerin sayısını artırarak (başlangıçta her şehire 2 kişi olabilir) ve okullara antrenör atayarak, hem sayısı 12 bini geçen antrenörlere istihdam sağlanacağı gibi, hem de ihtiyaç duyduğumuz genç yeteneklere kavuşmuş oluruz. Bunları yapabilirsek ve yaptırabilirsek koltukları doldururuz. Kalıcı başarılara imza atabiliriz. Unutmayalım ki bir yerlere bir şekilde gelebiliriz, ancak önemli olan iz bırakmak. Ersun hoca, kimseye güvenmeyen ve kimsenin ona güvenmesine müsaade etmeyen, "her şeyi ben bilirim" tavrıyla, yalnız adamı oynayarak kendine ve A Milli Takım'a zarar vermemeli. Türkiye Futbolu, kimsenin onu yönetemeyeceği kadar büyümüş durumda.
Ümit TURMUŞ