Hedef UEFA Kupası! Sarsılan gururları için yüreklerini ortaya koydular, savaşarak, oynadılar, kazandılar. Kartal'ın, Fenerbahçe ile yaptığı mücadelede pençeleriyle yakaladığı zaferin iki gün öncesine dönelim. Önce Kadıköy'deyiz... Daum, sözde disiplin adına önemli silahı Tuncay'ı para cezası yerine idmandan dışlıyor! Kırıyor, küstürüyor. İki gün sonraki derbide yedek soyundurduğu, antrenman eksikli, motivasyonu bozulmuş, "Moralsiz" yıldızını oyuna alarak, yaraladığı kozundan "Kurtarıcılık" bekledi! Ama kırık kalbin uçan ayakları yürüyemiyordu bile... Sonuç; disiplini çarşafa dolaştıran dahi (!) Daum, tükürdüğünü yaladı, kendi otoritesini, kendi itibarını kendisi zedeledi. Dahası; yenilgiye sebep oldu. Yetmedi; futbolcuların havasını, yöneticilerin kafasını bozdu. Ve Beşiktaş'tayız; Del Bosque, ilk günden "Babacan" davrandığı, ayırım yapmadan sıcak yaklaşıp, inandığı, böylece "Takım ruhu"nu enjekte ettiği futbolcularını tetikleyen konuşma yapıyor: "Artık seyircimizden bir şey istemiyoruz. Çünkü; bir şey verme zamanı bizde. Agresif, mücadeleci, akıllı oynayacağız." İspanyol'un bu sözleri, futbolcuları kamçılamaya, Fenerbahçe'yi dize getirip, yenilgiyle ilk kez tanıştırmaya, Daum'a "Hocalık dersi" vermeye yetti. Bu ders Beşiktaş'ın iki hafta önce filiz veren huzurunu, Fenerbahçe'nin ise huzursuzluğunu katladı. Beşiktaş "Varolma savaşları"nda hedefine adım, adım ilerliyor. Şampiyonluk zor. Mucize... Kuşkusuz en büyük hedefi; UEFA Kupası... Bu form, bu moral, hele bu muhteşem taraftar, ağırlığın verileceği UEFA Kupası'nda yolu açacaktır. Yarın İspanyol Athletic Bilbao ile yapılacak rövanşsız ilk grup maçında gözler, Del Bosque'de olacak. İspanyol hocanın, rakibi yakından ve çok iyi tanıması azımsanmayacak bir avantaj. Athletic Bilbao'nun en büyük özelliği; fizik gücü ve takım oyunu, agresif oynaması. Bu özellikleri Beşiktaş yeni, yeni kazanıyor. Rakibinden fazlası; muhteşem taraftarı... Bu fazla, yarın 3 puanı yakınlaştıracak. Öyleyse; hedefteki UEFA Kupası için haydi İnönü'ye!..