Buraya kadar Beşiktaş'ın artık Türkiye'de söyleyecek sözü, anlatacak hikayesi kalmadı. Sekiz maçta 18 puan kabybetmiş bir takım bundan sonra olsa olsa Anderson'dan Masallar anlatır. Beşiktaş şimdiye kadar hep kötü oynayarak maç kaybetmişti. İnanın Trabzon'daki oyunu sezon başından beri ilk kez en iyi oyunuydu. Ama bu bile galip gelmeye, puan almaya yetmedi. Beşiktaş'ın sekiz hafta sonra nihayet savunmasını oturttuğunu gördük. Çağdaş'ın atıldığı dakikaya kadar savunma bütünüyle Trabzonspor'a göz açtırmadı. Trabzonspor'un attığı gol, o dakikaya kadar bulduğu tek pozisyondan geldi. Hatta Beşiktaş'ın orta alanında bile canlanma belirtileri gözlemledik. Örneğin Juanfran, ilk kez en iyi oyununu ortaya koydu. Ancak bu kez de sorun forvette yaşandı. Carew ve Sergen birbirlerini ne anlayabildiler ne de tamamlayabildiler. Beşiktaş'ın son yarım saati 10 kişi oynaması Trabzonspor'un ekmeğine yağ sürdü. Beşiktaş'ı bu duruma yönetim ve Del Bosque getirdi. Yönetim, Del Bosque'ye bu yenilgiye rağmen sahip çıkmalı. Onu gönderip bir başkasını işbaşına getirmek, enkaz devralacak bir teknik adam için asla ödül olamaz. Trabzonspor gerçekten de şampiyonluğa inanmış bir şekilde yoluna devam ediyor. Herkes kapasitesini zorluyor. Arkalarında müthiş bir seyirci desteği var. Özellikle de Fatih-Gökdeniz farkı ışıldıyor. Fatih'in Gökdeniz'e attırdığı gol, ancak büyük bir futbolcudan gelebilecek o muhteşem pasla gerçekleşebilirdi. Gökdeniz de zaten gereğini yaptı. Beşiktaş'ta herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek. Bundan sonrası, tıpkı kümede kalma savaşı veren takımların durumuna benziyor. Şampiyonluk o kadar uzakta ki koskoca bir dev, bu yarışı alt sıralarda kendi derdine düşmüş bir seyirci gibi izleyecek. Beşiktaş'ın, taraftarına heyecan verebileceği tek kulvar kaldı; o da önündeki Avrupa macerası. Sistem oturmaya başlarken her şey bitti. Biz bunu ilk kez söylemiyoruz. Yaza yaza, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti.