Büyük sporcularımız Ecevit ile Demirel Gazi Atatürk'ün bir sözü var bilirsiniz, "Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklısını severim" der. Haşa huzurdan Gazi Paşa ile sidik yarıştırmayı aklımızdan geçirecek değiliz ama bendeniz de naçizane "Siyasetçinin zeki, çevik, ahlaklı ve sporcusunu seviyorum" ne hikmetse... Gerçi bana kalsa, gerek spor yönetiminde gerekse spor yorumlarında, hayatlarında bir kere bile spor yapmamış olanları, kulüplerin veya medyanın kapısının önünden bile geçirmezdim ya, o kadarını istemek de artık gerçekçi olmaz herhalde... Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş... Geçenlerde Kürşat Tüzmen isimli, "body guard" görünüşlü bakanımız, boğazı yüzerek geçince, bu konuyu biraz ırgalamak geliverdi aklıma... Bülent Ecevit örneği Fotomaç okuyucusunun yaş ortalaması kaçtır bilemem ama herhalde içlerinde eski başbakanlarımızdan Bülent Ecevit'in siyasi geçmişini biraz olsun hatırlayanlar vardır. Bilmeyenler babalarına sorabilirler. Gerçi Bülent Bey, allah selamet versin, geçmişi hatırlanmayacak kadar eskidi ama olsun... Bundan 30 yıl kadar mukaddem, sayın Ecevit, siyasette öyle bir doludizgin gitmeye başlamıştı ki, kendisine mecruben "karaoğlan" lakabı takıldıydı. Fakat Ecevit'i hiç kimse, hiçbir zaman bir yağız atın üzerinde görmedi. Yani bizim başbakanımız olacak kişi, "karaoğlan" idi ama ata binmeyi bilmiyordu. Ama binmeyen bir karaoğlan... Başbakan olacak her kişi ille de ata mı binmelidir diye soracak olursanız, yuuh, yazdıklarımdan bunu mu anladınız derim. Hadi diyelim ata binemiyordu. Peki, niçin bir tek gün bile "spor yaparken" görülmedi, görülemedi... Kaldı ki ben "Barfiks"e bile razıydım. Ama olmadı. Ya ne oldu? Başbakan Ecevit, bir gün bir İzmir seyahatinde, eşi Rahşan hanımın elinden tutmuş vaziyette ve de çıplak ayaklarla çimenler üzerinde yürürken objektiflere yakalandı da, Türkiye'de yer yerinden oynadı. "Başbakanımız yürüyor!" manşetleri günlerce inmedi birinci sayfalardan... Gelelim Demirel'e Hadi Ecevit hiç olmazsa yürümeyi başarmıştı. Ya koskoca Demirel ne yaptı hayatında spor olaraktan? Demirel bi kere, Nazmiye hanımın elinden hiç tutmazdı, ki el ele yürüyebilsinler... Önde yürürdü genellikle, Roma'ya giren zafer sarhoşu Sezar misali... O koca adam, yıllarca Türkiye'nin tepesinde oturdu da, niye spor yapmayı hiç akıl edemedi... Yanında bunu tavsiye edecek danışmanları da mı yoktu? Bana kalırsa Bülent Ecevit, "spor niyetine" sık sık kurultaylar düzenlemeyi tercih edip, yüksek konuşma becerisi ile muhaliflerini silkelemeyi sürdürürken; Demirel de, canı sıkıldıkça ya baraj açmaya gidiyor, ya da seçim turlarına çıkıp, meydanlarda bir yandan da çaktırmadan "rejim yapıyordu." Zaten hakkını yememek gerekirse, Demirel'in, ikide bir darbelerle iktidardan alaşağı edildiği cihetle, yeniden iktidara gelme uğraşından ne spora vakti kalıyordu ne de başka bir hobiye... Bunlar yönetici mi? Bir de Amerikan başkanı Bush'a ve başkan adayı Carry'ye bakıyorum. Bush'tan günahım kadar hoşlanmam, ötekini ise tanımam. Fakat seçim propagandalarını adamlar bir yandan da nasıl yapıyorlar biliyor musunuz? Geçenlerde Başkan Bush, açık denizde "surf" yapmaya kalkışmış, düşüp boğulmaktan zor kurtulmuştu. Bunun üzerine Demokrat aday Carry, "ona öyle demezler" misali, atladı bir surf'ün üzerine, denizde yılan gibi kaymaya başladı, ki o kadar olur. Biliyorsunuz Clinton'da "saksafon"a meraklıydı, spor değilse bile aslan gibi bir hobi... İşte size birkaç Amerikan yöneticisi örneği... Bir de bizimkileri tasavvur edin, surf yaparken... Veya saksafon çalarken... Daha tasavvur etmeye başladığınızda gülmekten katılırsınız ama gerçekten görseydiniz hoşlanırdınız da... İşte benim sevdiğim siyasetçi böyle olmalı, diye... Sonucu ne oldu? Lafı şuraya getirmek istiyorum: Eğer ülkeyi yönetmeye kalkışanlar, "spor alışkanlıkları" veya spor geçmişleri olan kişiler olsalardı, bu derece katı, ketum, ben bilirimci ve egoist olmazlardı. Spor paylaşmadır, kolektivizmdir. Zigzag yapabilmektir spor, hem gülmeyi hem ağlamayı bilmektir. Yenilgiyi kabul edebilmektir aynı zamanda... Yarın da, Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın sporculuklarını konuşalım biraz da...