Doğunun dostu yok Yaklaşık 3 haftadır Süper Lig'in transfer gündeminden uzaklaşıp Avrupa Futbol Şampiyonası'na konsantre olduk. Deyim yerindeyse gece maçlarla yatıp sabah maçların ardındaki tartışmalarla kalkıyoruz. Turnuvada oynanan futbolun kalitesi düşük. Şöyle keyifle oturup seyrettiğimiz maç sayısı az, hatta bu maçlarda heyecan yaşadığımız bölümler kısıtlı. 90 dakika boyunca müthiş bir zevkle izlediğim Hollanda- Çek Cumhuriyeti dışında mükemmel bir maç görmedik. Herşeye rağmen, büyük bir turnuvanın verdiği heyecanı duymaktan geri kalmıyoruz. Türkiye de burada olsaydı, futbol kamuoyumuz Euro-2004'e bu kadar duyarsız kalmazdı.
Ersun Yanal'ın hücum futbolunu düşünen Türkiye'si olsa, savunma ağırlıklı oynayan takımların yanında turnuvanın yıldızı olurdu. Ancak kupada olsaydık, iyi bir lobi faaliyetine de ihtiyacımız olacaktı. Neden mi? Kupada ilk iki maçlar sonunda elenen takımlara bir bakın. Önce A Grubu'ndan Rusya gitti. Evsahibi Portekiz ile oynadığı maçta Norveçli Hauge kaleci Ovchinnikov'u haksız yere kırmızı kartla oyun dışında bıraktı. Lobisi ve gücü olmayan Rusya, daha üçüncü maçlar oynanmadan elendi. Bulgaristan, ilk iki maçta 2 yenilgi aldı ve elendi. Özellikle ikinci maçında, Danimarka karşısında Portekizli hakem Batista'nın kartları, makineli tüfek gibi Bulgarlar'a çalıştı. Lobisi olmayan bir başka takım Letonya ise, Almanya karşısında İngiliz hakem Riley'in gazabına uğradı. Verpakovskis'in düşürüldüğü pozisyonda penaltıyı çalmadı. Çalsa, Letonya Almanya'yı belki de yenecekti. Elenen ilk iki takım Avrupa'nın doğusundan çıktı. Üç güçlü ekibin bulunduğu gruptaki doğulu Letonya'nın da bir mucize gerçekleştirmesine izin verilmedi. Anlayacağınız kupada çeyrek finalde Avrupa'nın doğusunu seyredemeyeceğiz. Biz de Avrupa'nın doğusunda olduğumuza göre iyi bir lobiye ihtiyacımız olacaktı. 2002 Dünya Kupası'nda Japonya maçına Collina'nın verilmesi için harcanan çabalar olmasa bugün üçüncülüğümüz de olmayabilirdi. Kupada yapılanları gördükçe hep bu olay aklıma geliyor.