Yunus Akgül

Yunus Akgül

20 Ekim 2017 | Cuma

Neyimiz eksik?

Dünya kaynıyor. Sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın bir numaralı derdi ve gündemi savaş, terör, kan, zulüm...
Dost ülke olmadığını öğreneli çok oldu ama öyle bir zaman ki düşmanın adı hem var, hem yok; kim kiminle savaşıyor anlamak zor. Ortadoğu alev alev... Avrupa'nın ortasında Katalanlar isyan bayrağı açtı. İsrail, masum insanları katletmeye devam ediyor.
Arap devletleri birbirini yiyor.
Myammar'da Müslümanlara karşı Budistlerin akıl almaz zulmü olanca şiddetiyle sürüyor. Çin ile Japonya denizlerde kapışmak için sebep ararken, Kuzey Kore ile Amerika birbirlerini nükleer savaşla tehdit etmekte....
Afganistan'da, Pakistan'da, Batı uygarlığı insanların üzerine İHA'larla bomba yağdırıyor. Somali'de terör, bir bomba ile yüzlerce kişiyi katlediyor.
Yaradılanın en mükemmeli insan, insanlıktan çıkmış vaziyette...
Diğer yandan, tüm bunlara rağmen kırık, buruk da olsa hayat ediyor.
Savaşların yakıp yıktığı, zulümlerin gökleri inlettiği bir alemde, ortak bir tutku var ki, ne olursa olsun takipçisi olmaktan vazgeçmiyoruz. Bizi dünyanın bu hunhar gündeminden uzaklaştırıp, bir nebze de olsa nefes aldıran hiç şüphesiz spor ve spor etkinlikleri...

Sporun etkileri
Spor, dünyanın antidepresanı, kızsak da küssek de ümidimizi kesemiyoruz spordan... Bu büyülü alanın devasa boyuttaki parasal yönünü bir yana bırakalım, dünyada milletleri birbirine bağlayan, birlikte sevindirip birlikte üzen hemen hemen tek etkinlik spor...
İşte; İsrail zulmü altında var olma mücadelesi veren Filistin... Dünya Kupası elemelerinde rakibine gol olup da yağmadı mı? Bu insanlar bir lokma ekmeği zor bulurken, elektrik, su ve en hayati gereksinimlerinden yoksunken, ne arada ve nasıl milli takım kurup rakiplerini yolda bıraktı? Bakınız: Spor...
İşte; Katar... Bazı Arap devletleri birleşerek Katar'ı yok etmekle tehdit etmediler mi? Ardından, Katar'ın 2022 Dünya Futbol Şampiyonası'nı düzenlemekten vazgeçmesi halinde bu ülke üzerindeki emellerinden vazgeçecekleri şartını öne sürmediler mi? Bakınız:
Spor...
İşte Katalonya... Katalanlar'ın bağımsızlık mücadelesindeki en büyük sorunu Barcelona Futbol Kulübü'nün geleceği.... Katalonya bağımsız olursa Barcelona hangi ligde oynamaya devam edecek veya herhangi bir ligde hayatına devam edebilecek mi?
Bakınız: Spor İşte; 'Soğuk savaş' denilen dönem...
O zamanlarda spor, ülkelerin en önemli propaganda aracı değil miydi?
Bloklara ayrılmış ülkeler arasında en etkili ve büyük propaganda, sporda elde edilen başarıyla yapılmaz mıydı?
Bakınız: Yine başrolde spor...
Bugün de bir propaganda aracı olarak kullanıldığını fazla iddia edemesek bile ülkelerin en güçlü eli, en önemli tanıtım aracı yine spordur. Olimpiyat oyunlarında ve dünya şampiyonalarında kazanılan madalyaların ülkelerin refah seviyeleriyle doğru orantılı olmadığını ise kimse söyleyemez.

Devletimiz bir numara
Hepsinden önemlisi, günümüzde artık tarihi zaferlerin yıldönümü ve bayramlarda yaşanan coşkunun yerini, spordaki zaferlerin aldığı ortada...
Bütün dünya gibi biz de sporla yatıp, sporla kalkıyoruz. Futbolda, dünya şampiyonası şansımızı kaybedince milletçe dünya başımıza yıkıldı.
"Neden kaybettik?" sorusunun cevabını aramaya ve sorumluların hesap vermesini istiyoruz. Ampute Futbol Takımımızın Avrupa şampiyonluğu ile büyük coşku yaşadık. Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş'ın Monaco'yu da yenerek 3'te 3 yapması sonucunda havalara uçtuk. Taraflı ya da tarafsız herkes kabul etmektedir ki, devletimiz spora ve sporcuya dünyanın en zengin ülkelerinden daha çok destek veriyor ve daha fazla yatırım yapıyor.
Hemen bütün spor dallarında, ülkemizde tesis eksikliğinin sözü dahi edilemez. Antrenör sorunumuz varsa da dünyadaki en iyilerini getirtip sporcularımızı yetiştirmelerini sağlayacak paraya ve imkana sahibiz. 'Sporcu' deseniz ülkemizde ondan daha bol hiçbir şey yok...
Bu da benim iddiam ki; gayri safi milli hasıla ve nüfus oranları ile kıyaslamalı baktığımızda, dünyanın hiçbir ülkesi bizim kadar spora ve sporcuya yatırım yapmıyor, buna Amerika, Rusya, Çin de dahil...
"Peki, buna rağmen biz bu yatırımın karşılığını neden alamıyoruz?" sorusunu hâlâ kendimize ciddi olarak niye sormadık, sormuyoruz?
Dünya için spor bu kadar önemliyse, ülke olarak da devasa boyutlarda yatırımlar yapıp destek veriliyorsa elde edilen sonuç bu mu olmalıdır?
Artık, spor kamuoyu olarak bizim asıl sorgulamamız gereken bu değil midir?
Nerede yanlış yapıyoruz, eksimiz ne, eksiğimiz ne? Bu kadar büyük desteğe karşı her branşta madalyaların üst üste gelmesi gerekmez mi?
Gerekir de gerekeni yapmazsan niye gelsin? En önemlisi dert etmezsen niye gelsin? Dert etmeli dert!...

'UĞUR'UMUZ GURURUMUZ ERDENERLER ARTMALI
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı, WADA yönetim kurulu üyesi Uğur Erdener geçtiğimiz günlerde Meksika'da yapılan kongrede yeniden Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı seçildi. Kullanılan 79 oyun, 78'ini alarak hem de.... Büyük, çok büyük bir başarı... Uğur Erdener, koltuğunun altında birçok karpuzu bir arada taşıyan ülkemizin yetiştirdiği en önemli spor adamlarından biridir. Türkiye'de TMOK (Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi)'nin başkanlığını yaparken, dünyada da en önemli spor kurumlarında başkanlık veya yöneticilik yapıyor. IOC'nin (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) ve WADA'nın (Dünya Anti Doping Ajansı) yönetim kurulunda ve FITA'nın (Dünya Okçuluk Federasyonu) da Başkanı sayın Erdener...
Türkiye, bugüne kadar uluslararası koltuğa ve etkinliğe sahip böyle bir spor adamı yetiştiremedi.
Erdener'in bu koltuklarda oturabilmesinin gerisinde, uzun yıllara dayanan büyük bir başarı hikayesi vardır. Ülke olarak ne kadar gurur duysak az... Çünkü bu, Türkiye'nin başarısı olarak yazılmaktadır.
Ülke olarak her türlü desteği vermemiz ve bu koltuklarda uzun süre kalabilmesi için çaba harcamamız gerekir. Ayrıca dünyada neredeyse yüze yakın spor federasyonu varken, neden sadece bir tanesinde başkanlık koltuğunda oturduğumuzu da sorgulamamız gerekiyor. Küçücük İsviçre'nin tam dört tane uluslararası federasyon başkanı var.

?TAHKiM... KiM HAKiM?
Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu geçen sezon Anadolu Efes Kulübü'ne verilen bir ceza sebebiyle Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu'nun aldığı kararı eleştirerek, "Tahkim Kurulu'nun kararı içimize sinmedi" dedi.
Bundan tam 13 yıl önce Ekim 2004'te Türk sporunda 'devrim' olarak nitelendirilen federasyonların özerkliğine kavuşması çalışmalarında bir adım daha atılarak, her federasyonun kendisinin oluşturacağı, ceza kurullarına yapılacak itirazları sonuçlandıracak ve anlaşmazlıklarını çözümleyecek bir kurul olarak hizmete girmişti o zamanki adıyla GSGM Tahkim Kurulu...
Tahkim Kurulu'nun verdiği kararlar yöneticilerin hoşuna gitmek zorunda değildir. Bu kurulun varlığı, federasyonların yapabilecekleri hataları düzeltmek içindir. Spor federasyonları, bir kulübe ya da sporcuya bilerek veya bilmeyerek hatalı kararlar verebilir ya da davranabilir. Ceza konusunda aşırıya kaçabilir.
Kararları tartışılıyor Ancak Tahkim burada deyim yerindeyse bir 'Sübap' görevi yapar.
Federasyonların ceza kurullarının verdikleri yanlış kararları, kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde düzeltir.
Varlığı sebebiyle ceza kurulları daha dikkatli karar alır, verdikleri cezaların Tahkim Kurulu'ndan dönmemesi için azami gayret gösterir.
Niyetimiz kimseyi incitmek değil ancak sorulması gereken soru da karşımızda durmakta... Oluşturulan Tahkim'den isimler sporu ne kadar bilmektedir?
Mevcut kuruldaki isimlere tek tek bakıldığında, hepsinin gerçekten saygın ve mesleklerinde en üst görevleri icra eden kişiler olduğu görülmektedir ama benim gördüğüm, Tahkim'de bir kişinin dışında spor geçmişi olan başka bir kimse yok.
Böyle olunca da kararların tartışmaya açık olması kaçınılmaz olmakta...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor