Yunus Akgül

Yunus Akgül

10 Mart 2017 | Cuma

Ya men ya da hemen FFP

2010 yılından itibaren futbolu mali anlamda mercek altına alan UEFA, bize de kırmızı ışığı yakmıştı.
Geçen hafta yine 4 büyüklere 'son uyarı' niteliğindeki "Ya bütçeni denk al, ya da orada kal" manasına gelen haberleri okuduk.
Bunu daha doğru okumak gerekirse; onların üzerinden, Türk futboluna bir selam göndermiştir aslında… Her kulübün mali kılavuzu niteliğini taşıyan FFP'ye (Finansal Fair Play Kriterleri) uymayan kulüpleri Avrupa kupalarından men ederek cezalandıran UEFA, bu kriterleri dikkate almayan dört kulübümüzü kara listeye aldı.
Geçen sezon 65 milyon euro'luk sınırı aşarak bu kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle Galatasaray, Avrupa kupalarına katılamadı ve milyonlarca liralık zarar etti.

Diğerleri de aynı
İkinci men cezası ile karşı karşıya kalan sarı kırmızılı kulübü adım adım takip eden Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un da, aynı yolda ilerlediği görülmekte… Var olmayan paraları har vurup harman savuran, gelir gider dengesini rayına oturtamayan yönetimlerin vicdan ve insafına bırakılan kulüplerin, Avrupa yolunda akıbetleri hiç iç acıcı görünmüyor.
Yöneticiler, tedbir almaya yönelik bir adım atacakları yerde kendilerinin derdine düşmüş durumdalar… Türk futbolunun bel kemiği demek olan bu dört kulüp adım adım batağa doğru saplanırken, kulüplerin mali kriterlere uymasını zorunlu kılan 'Kulüp Lisans ve Finansal Fair Play Talimatı'nı gerektiği gibi işletmeyen Türkiye Futbol Federasyonu neredesin; hayatta mısın acaba?
Kulüpler TFF'nin bu talimatına uydukları zaman, UEFA Finansal Fair Play kriterlerinin çoğunun kendiliğinden yerine geleceği biliniyor.
İnsanın, buna rağmen yetkilerini kullanmayı beceremeyen, gelen ve gelecek tehditlere sırtını çevirmiş bir federasyonu olunca, üzülmeden edemiyor doğrusu…

Federasyon uyuyor!
UEFA'nın Türk kulüplerini bu kadar sıkı takipte olduğu bir dönemde "Ya mali disiplin ya men" tercih ve tehdidi son derece açıkken, federasyonun tüm bu uyarılara kulak vermeyip üstelik kulağının üstüne yatmış görünmesi gerçekten yoruma muhtaç… Kulüpler FFP'ye uymuyor, TFF ise uyuyor.
Ya da TFF bile bile (!) bizi uyutuyor.
Sizce hangisi?

KKTC'YE SPORTİF HAYAT HAKKI!..
Kadınlar Basketbol Ligi'nde Türkiye Kupası'nı Abdullah Gül Üniversitesi'ni 77-66 yenen Yakındoğu Üniversitesi kazandı.
Yakındoğu Üniversitesi'nin merkezi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi'ne katılarak büyük bir başarının altına imza atınca bu vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin spordaki yazgısına bir göz atıp, oradaki soydaşlarımızın yaşadıkları dramı bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak gerekti….
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti pek çok alanda olduğu gibi, dünyada sportif anlamda da tecrit edilmiş durumda... Kendi ülkeleri adına herhangi bir uluslararası müsabakaya katılabilme şansları yok.
Egemen güçler "Yunan boyunduruğunu kabul etmezseniz sizi almayız" diyorlar.
Yunanistan ile birleşme (Enosis) sözünü her fırsatta dillendiren ve Kıbrıs Türk'üne hayat hakkı tanımamayı bütün dünyanın gözleri önünde haykıran Rum kesimi, her türlü imkandan nasiplenirken, Türk kesimine düşen maalesef dünyadan tecrit edilmek…

Sportif tecriddeler
Kuzey Kıbrıs Türk gençliği, deyim yerindeyse kendi içinde top çevirmenin dışında uluslararası alanda hiçbir resmi müsabakaya katılabilme şansına sahip değil.
Ana vatanın siyasetçi ve yöneticileri elini taşın altına koymuş, yavru vatanın makus talihini tersine çevirmek için çırpınırken, GSGM olarak görev yaptığım dönemde KKTC'nin gençlik ve sporu adına bizler de karınca kararınca bir şeyler yapmaya gayret ettik.
KKTC'yi diğer bölgelerden daima farklı tutarak uygulanan spor ambargosunu delme yollarını aradık. Federasyonlara yılbaşında bütçe verirken, yavru vatanda bir spor organizasyonları olacaksa ekstra katkı sağladık. Bazı hentbol, basketbol takımlarını kendi ligimize alıp, kaynaştırmaya çalıştık.
Bu akıl almaz 'sportif tecrit' politikasını delmenin bin bir türlü yolu var...
Bunlardan biri tıpkı Yakındoğu Üniversitesi örneğinde olduğu gibi oradaki takımları Türkiye liglerinde yarıştırmak...
Tabii, bu noktada bu işi spor teşkilatımızın omuzlaması gerekmekte… Kıbrıs'taki her kulüp, Yakındoğu Üniversitesi gibi maddi anlamda kendi kendine yetemediği için, Liglere katılan kulüplerin masraflarını karşılayıp, onlara bir kapı açarak uluslararası platformlarda yer almalarını sağlayabiliriz.
Bireysel sporlarda durum çok daha kolay…

Hayali bile yeterli
KKTC'li sporcular Türk milli takımlarında yarıştırılıp bir Avrupa şampiyonasında madalya aldıktan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağıyla mikrofonlara "Ülkemi sporda tecrit eden ülkelere..." diye başlayan cümleler sarf etse… Düşünebiliyor musunuz?
Hayali bile harekete geçmek için yeterli… Yavru vatanın gençleri de bizim kardeşlerimiz, soydaşlarımız… Spor teşkilatımızın bu duruma el atıp, bu korkunç tecridi sonlandırabileceğine inanıyoruz.

ERZURUM'A RAKİP GELİYOR
Bu köşede ısrarla ve bıkmadan yazdığım bir şey var:
"Türkiye, dünyaya parmak ısırtan kış spor tesisleri ve kar kalitesine sahip olan, bu kazanımıyla rahatlıkla dünya kış olimpiyatı düzenleyebilecek bir ülkedir." Bu net!...
Kayseri Erciyes Dağı'nın muhteşem pistlerinde dünya çapında bir organizasyonu daha sessiz sedasız başarıyla tamamlayınca, bu iddiamızın haklılığı bir kez daha gözler önüne serildi.

Julia'ya sormalı!
19 ülkeden 104 sporcunun katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Kayak Federasyonu (FIS) 2017 Snowboard Dünya Kupası'nın düzenlendiği ve temellerini Mehmet Özhaseki'nin attığı Erciyes Dağı'ndaki kayak pistlerine, bugün olimpiyat düzenleyen birçok şehir sahip değil... Şehir merkezinde buz pateni, buz hokeyi, hız pateni salonları da yapılırsa Kayseri, tam anlamıyla bir kış sporları merkezi olacak.
Muhtemel bir Kış Olimpiyatları adaylığında Erzurum'un rakibi olacak.
Unutmadan… Bu güzel organizasyona terörü bahane ederek gelmeyen Avusturyalı olimpiyat şampiyonu kayakçı Julia Dujmovits'e mikrofon uzatıp "Erciyes Dağı'nda terör olmadığını görünce ne hissettiniz? Avrupa'nın göbeğinde bombalar patlarken, dünyanın hiçbir yeri güvenli değilken, neden Türkiye? Sakın ha bu da, size bu aklı veren malum kişilerin işi olmasın?
"diye soran bir muhabir olsa keşke...

ZÜMRÜD-Ü ANKA VE ANKARAGÜ
Ankaragücü'nün gücüne gitmesin ama eski ve köklü bir kulüp olmasına rağmen 12 Eylül darbesi sonrasında Kenan Evren'in talimatıyla Birinci Lig'e (Süper Lig) monte edilmesinden dolayı, Ankara'nın sarı-lacivertine bir zamanlar bir antipatimin oluştuğu yalan değil… Bu hisse kapılmamın nedeni, sadece ve sadece bir yanıyla 'darbeyi' çağrıştırmasından kaynaklıydı. Daha sonra bir alt lige düşünce "Adalet yerini buldu" dediğimi de hatırlıyorum ama Ankaragücü'nün durumu, hiç de basit bir denklemin parçası gibi olmadı.
Kötü yönetimler, şanssızlıklar, vs… derken kendini İkinci Lig'de buluveren kulüp, bir ara orada da tutunmakta zorlanarak kapısına kilit vurulacak durumlara düştü.
Ankaragücü, şimdilerde Zümrüd- ü Anka gibi küllerinden yeniden doğma gayretinde...
Spor Toto 2'inci Lig Kırmızı Grup'ta şampiyonluk mücadelesi veren takım, geçtiğimiz hafta rakibi Sarıyer'i 2-0 mağlup ederek zirve yarışını sürdürdü.
Sarıyer ile oynadığı karşılaşmada, 19 Mayıs Stadı'nın tribünleri tıklım tıklımdı.
Bu defa tamam gibi…Hem de hakkıyla, bileğinin gücüyle...
A.Gücü, gücünü böyle devam ettirirse Süper Lig'de üç Ankara takımı çok şık olacağı gibi, İstanbul'a da güzel bir nazire olacaktır bu durum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor