29 Eylül 2011 | Perşembe

Tek sorumlu Aysal

_Seyircisiz maçta Fenerbahçeli bayan ve çocuklar tribünleri doldururken, Galatasaray taraftarların ilgisi düşüyor. Eskişehir maçında tribünlerin yarısı boştu.
Yönetimin derhal bir şeyler yapması lazım.
Yönetimin, beklemeden bir şeyler yapması lazım.

_Büyük bir uğraş, büyük bir yatırım ama boş tribünler...
Ben bunu söyleyince bana kızıyorlar, sövüyorlar ama Fenerbahçe ile Galatasaray'ınfarkını görüyorsun.
Arena'nın yarısı boş... Bir zahmet Galatasaraylı kalkıp maça gitmiyor.

_Üstelik de kombine bileti alan insanlar maça gitmemiş. Parasını verdiği halde 10 bin kombine sahibi Eskişehir maçında tribünlerde yoktu.
Yönetimin teşvik edici bir şeyler bulması lazım. Bilet fiyatlarını mı ucuzlatırlar, ne bileyim ya da kale arkasına araba koyup, kombine sahiplerine değil de bilet alıp maça girenler arasından çekiliş yapıp, hediye mi verilir!..
Bir şekilde teşvik edilmesi lazım.
Arena'ya geliş gidişten çok şikâyetler var. Onların kolaylaştırılması lazım.

_Ulaşım konusunda ciddi sıkıntılar olduğu yönünde haberler geliyor. Bu da maça gelişleri olumsuz etkiliyordur.
Ünal Aysal
Bey bir zahmet Kadir Topbaş ile görüşüp "Şu metro işini, ulaşım işini bir halletsek. Bu maçtan sonra stadyumun etrafına otobüsler koyup, her tarafa kaldırsak" dese...
Tribüne sen arabayla geleceksin, rahat rahat oturacaksın, ayağını uzatacaksın; ondan sonra 'Bu tribünler niye boş?' diyeceksin! Yok.
O tribünlerde her boş koltuğun sorumlusu Ünal Aysal'dır.
Galatasaray'ın başkanı bunu hissetmedikçebu işler düzelmez.

ARİSTOKRASİNİN TAKIMI

Bilet fiyatlarını kademeli yaparsın. Uçak biletleri bile öyle. Eskişehir'den geliyorduk, benim biletim adamın üç misliydi. Yan yana oturuyorduk. Nasıl oldu dedim?
Hıncal ağabey ben üç ay evvel aldım. Meğer öyleymiş.
Ne kadar erken alırsan; o kadar ucuz alıyormuşum bileti...
Şöyle satılıyormuş mesela; ilk 10 bilet 10 lira... Ama sonuncu 10 bilet 500 lira... İkinci 10 bilet 50 lira...
Üçüncü 10 bilet 200 lira; diye gidiyor. Millet bilet kapmak için koşuşturuyor. 'Efendim, ilk 10 bilet bitti, şimdi ikinci 10 bilet 20 lira.' 'Peki.' Ona da razı adam. Çünkü sonuncu 10 bilet 500 lira. Yani bir sürü yolu var pazarlamanın...
Ama Galatasaray'da pazarlamacı kafası yok.
Eskişehir maçı Derwall'e adanmış. Galatasaraylı futbolcular birer çocukla sahaya çıkıyor... Çocuklarda siyah şort, siyah forma var. Formanın üstüne Derwall'in resmini yapıştırmışlar. Böyle bir maç yapıyorsun, anı maçı yapıyorsun, Galatasaray Store'da o formaları satsana!...
Maça gelenler alsın. Gazetelere ilan versene... 'Bu sene ben Arena'daki 17 maçın 17'sini birisine ithaf edeceğim.
17 efsane maç olacak burada... İşte bu Jupp Derwall maçı, öbürü Turgay Şeren maçı, öbürü Metin Oktay maçı, öbürü Ali Sami Yenmaçı, öbürü Selahattin Beyazıt maçı, öbürü Değer Eraybar maçı, öbürü Yalçın Granit maçı...
Galatasaray'da efsane biter mi? İyi bir Galatasaraylı böyle bir koleksiyona sahip olmak istemez mi? İyi bir pazarlama kafasıyla; daha birinci haftadan adama 17 forma satmayı garanti edersin. Ama kendi yaptıkları işin anlamından haberleri yok. Bunun paraya nasıl dönüşebileceğinden haberleri yok. Çünkü pazarlamacı bir tane adam yok. Hepsi şu ya da bu şekilde zengin olmuş, umurunda değil hiçbir şey!..
Oysa bu çok önemli bir pazarlama işi. Üzerinde '26 Eylül 2011, Galatasaray-Eskişehir maçı, Derwall anısına' yazan bir kahve kupası olsa ben almaz mıyım? Ben alırım.
Maça gitmesem bile Ali Sami Yen'in oradaki Galatasaray Store'a gider, bir tane alırım. 'Ver bakalım; bir tane Derwall kupası.' Öbür hafta giderim Metin Oktay kupası alırım.
Forma alınır, kupa alınır, kaşık alınır, çatal alınır, alınır oğlu alınır. Ama bunun için birisinin düşünmesi lazım. Profesyonel birisinin düşünmesi lazım. Yönetimin içinde bu kafada birisi yok; gidersin birisine dersin ki 'Kardeşim gel. Sen kazan, bana da kazandır. Ne kazanırsan yüzde 20'si senin.' Bak adam neler yapıyor.
Bir Abdullah Kiğılı geldi, Fenerium mağazaları rekor üstüne rekor kırıyor. Koskoca Galatasaray camiasında bir tane Kiğılı yok mu? Vardı Cemal Özgörkey, iyi işler yapıyordu. Attılar adamı kıskandılar. Şimdi Cemal'in kapısını çalan yok.
Ki Galatasaraylılar paralı zümredir. Geleneksel olarak denir ki "Galatasaray aristokrasinin, Fenerbahçe burjuvazinin, Beşiktaş proletaryanın takımıdır. Yani en paralı sınıf Galatasaray. Sen yap da adam alsın.

BAŞKANLIK SİSTEMİ VAR
_
Eski başkanlardan Tanrıyar, Süren ve Polat Eskişehir maçında tribündeydi ama Aysal yoktu. 'Her maça gitmek zorunda olmadığını' söylemişti ama gözler yine de Galatasaray Başkanı'nı arıyor. Sıkıntıların görülmesi, çözülmesi açısından da başkanın, maçta olması önemli değil mi?
Bu sıkıntıları görmesi için maça gelmesine gerek yok.
Galatasaray Başkanları ya da yöneticilerinin 'vazife' gibi her maçta olması gerektiğine ben de inanmıyorum.
Bu bir zevk meselesi... Ama futbol sorumlularınınmaçta olması lazım, görevi çünkü... Ünal Aysal futbol sorumlusu değil. Galatasaray'ın Başkanı... İster gelir, ister gelmez. Gelirse iyi olur ama 'Niye gelmedi?' diye sormam.
Ama bazı şeyleri yönetmesi lazım. Çünkü, Galatasaray'da başkanlık sistemi var. Kim ne derse desin. Yönetim kurulunda herkes fikrini söyler ama sonunda başkanın dediği yapılır. Kural bu, sistem bu Galatasaray'da...
Gazetelerde okuyorum; Galatasaray'ın borcu tavana vurmuş. Böyle olduğu zaman Galatasaray Store'ların para kazanması lazım. Manchester United'ı Manchester United yapan Manchester United'ın dükkanları. Orada kazandığı parayla büyüdü Manchester United, merchandising ile... Hatıra eşya satışı...

SİNGAPUR'DA KAŞKOL ALDIM
Benim evimde
Galatasaray dükkânından alınmış bir şey yok. Bana alma arzusu veren hiçbir ürün olmadı. Bir arkadaşımın çocuğunun doğum günü vardı, hasta Galatasaraylı. "Ona bir şey alayım, götüreyim" dedim. Çocuklar için hiçbir şey yok. Her şey benim için... Bir daha da gitmedim. 5 senedir herhangi bir Galatasaray Store'a uğramadım. Çünkü orada beni heyecanlandıracak hiçbir şey olmadığını biliyorum.
Neden? Çünkü o dükkân 'iş olsun' diye orada duruyor. 'Fener'in var, Beşiktaş'ın var bizim de bir dükkânımız olmalı!' 'Galatasaray yıllık bütçesinin, en az yarısını buradan çıkarır' diyen bir kafa Galatasaray'da yok!
Manchester United bütçesinin yüzde 75'ini sattığı hediyelik eşyalardan çıkarıyordu bir zamanlar. Yüzde 75 de dünyanın en büyük takımlarının ödediği transfer ücretlerini düşün. Galatasaray gibi değil. 3.5 milyon euro ödedik mi yer yerinden oynuyor Türkiye'de. Adamlar 50 milyon sterlin ödüyor. Öyle bir kulübün bütçesinin yüzde 75'i Manchester United dükkânlarından çıkıyor.
Ama Singapur'dada Manchester United dükkanı var.
Singapur'daki Manchester United dükkanından ben Galatasaray kaşkolü aldım. Galatasaray dükkânında bulmak belli değil ama Manchester United'ın Singapur'daki dükkânında Galatasaray kaşkolü vardı. İşte pazarlama kafası bu...

UNUTULANLAR HATIRLANIR
_
Galatasaray'ın her maçta anacağı efsaneler arasında yaşayan isimler de var. Bunu yadırgayanlar ya da listeyi eksik bulanlar oldu.
Tabii olmalı. Yani bir insanın anılması için ölmesi şart değil. Tam tersi yaşarken anın adamı. Unutulmadığını görsün. Mesela Hagi'yi çağırsan, orada bir şilt versen...
Üstelik bunların jübilesini de yapmadın hem de af dilemiş gibi olursun. Hakan Şükür maçı yapsan, Arif Erdem maçı yapsan, Hasan Şaş maçı yapsan. Tabii...
Ama bunların iyi seçilmesi lazım ve de sadece futbolcu olarakda seçilmemeleri lazım bana sorarsan. Galatasaray bu ülkeye sporu getirmiş bir kulüp. Onu hatırlatmak lazım. Basketbolcusu, kürekçisi, yüzücüsü... Galatasaray camiası da unuttuklarını hatırlasın. Yılmaz Özüak'ı hatırlayacaksın; Türkiye'de 'yüzme' deyince oydu. 'Voleybol' deyince Değer idi. 'Basketbol' deyince Yalçın'dı.
Bunları hatırlayacaksın.
Bu çok güzel bir gelenek olur. En az 150-200 maç yaparsın.
Bunların hepsini de satarsın.
Yarın da bir koleksiyoncunun biri "Bunların 200'ü birden bende var, takım olarak. Arttırmaya çıkarıyorum" der. Bak kaça satılır.

* * *
GUTİ'NİN LANETİ
Guti'yi kadro dışı bıraktılar, kaptanlığı alıp Quaresma'ya verdiler. Bursa'da Quaresma atıldıktan sonra kazandılar

_Beşiktaş, Antalya karşısında çok iyi oynamadı ama aldığı galibiyetle çıkışını da sürdürmüş oldu.
11 günde 4. galibiyetine imza attı. Siz Beşiktaş'la ilgili neler söyleyeceksiniz?
Antalya maçında galibiyeti kaçıran takım Antalya idi. Beşiktaş'ın top oynadığı yok. Bursa maçı çok matraktı.
Ben spor sayfalarından birini yönetiyor olsaydım; o maçın başlığını "Guti'nin laneti" diye atardım.
Guti'yi kadro dışı bıraktılar. Ondan kaptanlığı alıp Quaresma'ya verdiler. Quaresmalı Beşiktaş, 10 kişilik Bursa'ya karşı 1-0 mağlup oynarken, Quaresma kırmızı kart görüp oyundan atıldı. Ondan sonra Beşiktaş maçı kazandı.
Tam Guti'nin laneti; başından sonuna...

TRABZON'UN SAHASINDA İŞİ ZOR
_Trabzonspor, Karabükspor'u mağlup ederek ligdeki ilk galibiyetini aldı. Güneş'in maç sonu çarpıcı açıklamaları vardı. "Ben bu ülkeye vereceğimi verdim. Artık uzatmaları oynuyorum" dedi. Sanırım futbolda gelinen noktadan, tribünlerdeki tepkilerden rahatsız, bırakmayı düşünüyor.
Bunda tahmin ediyorum; Trabzon'un yerel medyasının büyük etkisi var. Trabzon'un yerel medyası fevkalade fanatik bir medya... Zamanında bana nasıl saldırılar düzenlediklerini biliyorum.
Ben yıllarca Trabzon'a gitmedim.
Açık açık bana tehdit yazıları yayınlandı. Mehmet Ali Yılmaz o zaman Trabzon başkanıydı, gaza geldi "Öbür bacağını da ben vurdururum" dedi hatta!..
Ben bunu defalarca dile getirdim; Trabzon'un seyircisi kendine seyirci. Bir de aralarında bölünmüşler. Her tribün ayrı seyirci grubu... Onlar da birbiriyle kavgalı adeta. Böyle bir seyirci var. Trabzon'un en zor işi, kendi sahasında kendi seyircisi önünde oynamak. Bu bakımdan katılıyorum Şenol'a.
Bütün bu geçmiş zaman içinde gördük ki Avrupa'da oynayan ve Avrupa'da başarılı olmaya başlayan bir takımın o sene yerel lige konsantre olması zor. Trabzon'un Türkiye Ligi'ne dönmesi için Avrupa'dan elenmesi lazım. Hangisini istiyor; Trabzon seyircisi?

* * *
KİMİ KURTARMAYA UĞRAŞIYORLAR?
Kanun çıkarken tartışılmıyor. Ne zaman uygulanıyor, ucu dokunuyor, o zaman tartışmaya başlıyorlar!

_Kulüpler Birliği yeni başkanını belirledi. Kayseri ve Bursa Başkanları da adaydı ama Demirören ismi üzerinde uzlaşılması üzerine Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören başkan seçildi.
Bu da medyanın bir başka yüz karası!.. Buna nasıl isyan etmiyorlar? Gazetelerin birinci sayfaları demokrasi için yırtınırken, spor sayfaları başından beri diktacıdır. Fenerbahçe kongresi; 'tek aday olsun', Galatasaray kongresi; 'tek aday olsun', federasyon kongresi 'tek aday olsun', Kulüpler Birliği kongresi!..
Niye tek aday olsun? Demokrasi varsa herkes aday olur. 'Tek aday olmazsa, hayatta olmam' diyene de 'cehenneme kadar yolun var' demek lazım.
Hadi Yıldırım Demirören Vatan'ın ve Milliyet'in patronu... Onlar bir şey diyemiyorlar. Öbür gazeteler niye itiraz etmiyor? Tek adayı desteklemek, tek aday istemek, 'tek aday olsun' demek; nasıl demokrat kafalarına sığıyor bu spor müdürlerinin ve spor yazarlarının anlayamıyorum. Kulüpler Birliği niye tek adayla gidiyor seçime?

_Demirören yönetimindeki Kulüpler Birliği'nin 14 Nisan'da çıkarılan Şiddet Yasası'nın değiştirilmesi için çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kim bu uğraş içinde olanlar; adı bu şike dosyasında olanlar. Kimi kurtarmaya uğraşıyorlar; kendilerini.
O zaman...
Cezaların değişip değişmemesi her zaman tartışılabilir.
Ama bunların tartışılacağı yer öncesiydi.
Kanun çıkarken... Kanun çıkarken tartışmıyorsun, kanun yürürlüğe giriyor tartışmıyorsun, kanun ne zaman uygulamaya konuluyor ve ucu sana dokunuyor, o zaman tartışmaya başlıyorsun! O zaman ortaya çıkan manzara şu; menfaat şeyi. Allah'tan yakında seçim yok. Yakında seçim olsa siyasetçiler de takılırdı işin peşine.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor