03 Şubat 2011 | Perşembe

Kurtarıcı yok

_Galatasaray, Bursa'ya yenilerek düşüşünü sürdürdü. Hagi yeni alınan Zapata ve Stancu'yu yedek bırakırken, oynayan yeniler de varlık gösteremedi. Galatasaray'ın çöküşü sürecek gibi görünüyor.
Galatasaray'ın 10 tane adamı ne oynadı ki? Yeni transferler dâhil. Arada 5 oyuncu almış Galatasaray. Hangisi takımı kurtarabilir?
Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Inter, Real Madrid, Barcelona; bunlar niye büyük takımlar; çünkü büyük oyuncular vardır. Büyük oyuncu nedir; her şeyin kötü gittiği maçta adam tek başına oyunu kurtarır. Galatasaray, Avrupa şampiyonluğuna giderken Hagi kaç maçı kurtarmadı mı? Galatasaray yarı finale giderken Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Simovic, Prekazi kaç maçı tek başına almadılar mı; takımın geri kalanı oynamazken...
Yani takımın hepsi her zaman oynamayabilir.
Bazen işler kötü gidebilir. Ama biri ortaya çıkar.
Şimdi şu Galatasaray'ın transferlerine bakın. Kaleci tribünde oturuyor, 'santrfor' diye alınan yedekte oturuyor, Galatasaray'ın santrforu yok. 'İyileşti' denilen santrfor kadroda yok. Mevcut santrfor, 'Hakan Şükür'ün yerini alacak' dediğimiz adam dışlanmış, atılmış. Ne yaptığı belli, Mehmet Batdal. Bu ortamda 'kurtarıcı santrfor' diye transfer edilen Stancu yedek. Yani kendi aldığı adama, kendilerinin inancı yok; Hagi ve yönetimin.

MİSİMOVİC'LE KONUŞMUYOR
Culio'da bir takım kurtaracak hava var mı? Elano'nun yarısı eder mi? Elano harikalar yaratıyor Brezilya'da.
Niye harikalar yaratıyor? Çünkü Türkiye'de Elano'nun futbol oynamasına izin vermedi Rijkaard.
Kenarda oturttu. 87'de, 88'de taktik değişiklik için sahaya soktu. Aşağıladı resmen. Hasbelkader ilk 11'de sahaya çıkardığı zaman zavallı Elano'nun gözü hep kenardaydı, 'Beni ne zaman alıyorlar' diye!.. Bir tane yanlış şut attımı çerçevenin dışına, hemen kenara bakıyordu korkuyla!.. Bir tane pas rakibe gitti mi korku ile kenara bakıyordu 'Beni alıyor mu?' diye... Ve her defasında da Rijkaard'ın ilk oyundan aldığı Elano oluyordu. Çıkarken yüzünü görüyordunuz.
Bir futbolcu korkarak oyun oynamaz. Şimdi Brezilya Ligi'nde harikalar yaratıyor Elano... Dünya Kupası Finalleri'nde Elano sakatlandı, Brezilya'nın hızı kesildi.
Galatasaray'ın tu kaka ettiği Elano... Şu takımda var mı şimdi bir tane Elano!..
İşte Culio bu... Kazım Kazım nedir?
Ne fayda sağladı?
Bursa karşısında maçta var mıydı? Transfer ettikleri bunlar... Devre arası transferleri bunlar... Galatasaray'ın eksikleri görüldü de devre arasında 'kurtarıcı' diye alınan transferlerin bir kısmı oynamıyor, tribünde ya da yedek! Oynayanların da sahada varlıkları belli değil. Buna karşılık 'Misimovic'e kızdı' diye konuşma dahi yapmıyor adam. Güç bela transfer edilen Misimovic'le konuşma dahi yapmıyor. Kızmış! İşte Galatasaray bu... Ondan sonra Adnan Polat "Bu nasıl kaleci" diyor.
Bu nasıl başkan, bu nasıl futbol yönetimi, bu nasıl teknik direktör, bu nasıl transfer, bu nasıl futbolcu!.. Zavallı Ufuk'un hayatını bitir.
İkinci devre kalede Ufuk olmasaydı korkak Bursa'ya rağmen 5 olurdu maç... Neler kurtardı. Ufuk iyi kaleci...
Ufuk ısrar edilmesi gereken ve oynatılması gereken, güven kazanması gereken, maç tecrübesi kazanması gereken bir adam. Ufuk'u bir sene devamlı oynat milli takımın değişmez kalecisi olur.

O KURTARIŞI ÇÖZEMEDİM
_Bir konsantrasyon sorunu mu yaşanıyor? Leo Franco da geçen sezon Selçuk'tan benzer bir gol yemişti.
Yabancı kaleci alıyorsan eğer, 6 yabancı oynatma hakkından birisini kaleciye kullanıyorsan eğer bu kalecinin, maç kurtaran kaleci olması gerekiyor. Simovic, Taffarel olmalı. Taffarel olmasaydı, Galatasaray, Kopenhag'da şampiyon olmamıştı. Kopenhag'da şampiyon olmasaydı, Süper Kupa'yı alamayacaktı. Taffarel'in maçın son saniyesindeki pozisyonu nasıl kurtardığını hala mantığım ve fizik bilgimle çözebilmiş değilim. Fiziğe aykırıydı adamın kurtarışı. Kalecinin maç kurtarması bu... Yabancı alıyorsan böyle alacaksın.
Simovic'in kurtarışı, Köln'deki... Gol olsaydı, bitmişti Galatasaray... Muhteşemdi... Böyle kaleci alıyorsan yabancı al. Ama Galatasaray'ın son yıllarda aldığı kalecilerin hepsi sıradan... O sıradan kalecilerin daha iyisi Türkiye'de var, oynatırsan kazanırsın, Aykut'u senelerden beri Galatasaray oynatsaydı, Aykut şimdi Türkiye'nin en iyi kalecisi olacaktı. Aykut'u bitirdiler, şimdi Ufuk'u bitiriyorlar.
Gelen kalecilerin hiçbiri büyük, dünya çapında kaleci değil.

_Mondragon'u saymadınız!.. Beğenmiyor musunuz?
Mondragon bile büyük kaleci değil. Zapata kim, bilen var mı? 3 aydır oynamıyor. Onu alıyorsan, Ufuk ve Aykut'u gözden çıkarıyorsan, aldığın adam değmeli. 'Vay Galatasaray ne kaleci almış, gidip görelim' dedirtmeli.
Adam tribünde oturuyor, kimsenin umurunda değil.

ALP TRANSFER EDER MİYDİ!
_
Galatasaray'ın beş eski başkanı Ali Tanrıyar, Ali Uras, Selahattin Beyazıt, Alp Yalman ve Mehmet Cansun deklarasyon yayınlayarak Polat'a destek verdi.
İnanamadım ve anlayamadım. Galatasaray'a Brütüs değil, Marcus Antonyos lazım. Bunlar Galatasaray'ın Brütüsleri benim için... Bu Adnan Polat ve bu Adnan Sezgin'i bu kulüpte başkanlık yapmış birisi nasıl destekler?
Çok basit bir sorum var, Alp Yalman'a; Galatasaray'ın Süper Kupa şampiyonu olmasının yolunu başlatan adam. Derwall ile yola çıkıp, büyük düşünerek, büyük oyuncular transfer ederek, büyük Galatasaray'ı yaratan adam... Şimdi o Alp'e soruyorum; sen bu kulübün başkanı olsaydın, şu devre arasında Adnanlar'ın aldığı adamlardan birisini transfer eder miydin? 'Beşini' demiyorum, birini!.. 'Ederdim' derse ben de Alp'ten özür dileyeceğim ve Sabah gazetesindeki köşemde 'Sevgili Alp, Brütüs sen değil, benmişim' diyeceğim. Ama desin ki bana; 'Şu transferi ben yapardım.' Liderin 17 puan gerisinde, küme düşme hattına yukarıdan daha yakın bir Galatasaray'ın, seyircisini yitirmiş, seyircisinden kopmuş ama yeni stada taşınmış, 40 binleri bekleyen bir Galatasaray'ın yaptığı transferlere bak!.. Bunların hangisini görmek için Arena'ya gidersin!

ÇELEBİ'YE İNANAMIYORUM -
_Polat'ın, Helvacı'nın muhalefetinin ardından ikinci başkanlık görevine Işın Çelebi'yi getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Işın Çelebi'nin o görevi kabul etmesine de çok şaşırdım.
Işın Çelebi, Arena'nın bitmesini sağlayan adamdır.
İşinden, ailesinden, her şeyinden vazgeçip, İstanbul-
Ankara arasında onlarca defa gidip gelen, başını yastığa koymadan, usta başı gibi bekleyen, pürüzlerin çözümü için, bürokrasiye, bakanlara koşuşturan, Arena'yı gerçekten bitiren adamdır. Adnan Polat'ın bu kötü yönetimine rağmen, görevde kalmış olmasını buna bağlıyordum.
Açıkçası, 'Benim işim bu stadı bitirmek, şimdi stat bitti, hadi allahaısmarladık, Adnan kardeşim' der diye bekliyordum!
Adnan Polat, Işın Çelebi'ye hak ettiği payeyi dahi vermedi.
Çağır sahanın ortasına, taraftarlara de ki 'Bu stadın mimarı budur. Galatasaray stadının mimarıdır.
Kendisine teşekkür ediyorum. Bu plaketi de bugünün anısına ona veriyorum.' Bunu bile yapmadı. "Kesin bırakır gider" diyordum, Mehmet Helvacı'nın yerine Adnan Polat'ın ikinci başkanı olmayı kabul etti. İnanamıyorum!..
Işın Çelebi'nin yaptığına inanamıyorum, Alp Yalman'ın yaptığına inanamıyorum, Selahattin Beyazıt'ın
yaptığına inanamıyorum... Hakikaten inanamıyorum...

* * *
RIDVAN'LA ANLAŞMAM İMKANSIZ
Rıdvan yazdıklarının ve konuştuklarının ne manaya geldiğine lütfen dikkat etsin

_Rıdvan Dilmen, Buca-Beşiktaş karşılaşmasının ardından yaptığı açıklamaları yanlış anladığınızı söyledi. Bu konuda bir yorumunuz olacak mı?
Geçen hafta Rıdvan kardeşim bana kızmış. "Sen benim söylediklerimi yanlış anladım Hıncal ağabey, ben savunma futbolunu savunmuyorum" demiş. İşte bu hafta okuyorum yine, "Beşiktaş iki ön libero ile oynamalı" diyor. "İki ön libero ile oynamalı" ne demek? 'Hücuma dönük orta sahadan bir adam çıkar, onun yerine bir tane kazmayı koy' demek! 4 bek, önünde bir ön libero, yetmiyor iki ön libero!.. Niye? Tek forvetle oynayan rakibe karşı, 6 kişiyi bekleteceksin ve bunun hücum futbolu olduğunu söyleyeceksin!
Hayır, benim Rıdvan'la anlaşmama imkan yok.
Sevgili Rıdvan kardeşim, yazdıklarının ve konuştuklarının ne manaya geldiğine lütfen dikkat etsin. "İki ön libero" dediği sürece, ben Rıdvan'ın hücum futbolunu savunduğunu, güzel futboldan zevk aldığını söyleyemem. 'Önce gol yemeyeceksin, sonra atarsın' denen anlayıştan ben nefret ediyorum. Ama Türkiye'ye bu anlayışı getirdiler, ne yazık ki!.. Bu yüzden de seyre değer bir tane maç yok!..

AVCI'YA ÖVGÜLER DİZİLDİ
Bursa-Galatasaray, Fenerbahçe-Trabzon maçları, Türkiye'nin en üst düzey maçları... Hangisinden zevk aldınız?
Haftanın en zevkli maçı Belediye-Beşiktaş maçıydı.
Rıdvan kardeşim zevk aldın mı bu maçlardan? Haftanın en zevkli maçı Belediye-Beşiktaş maçı... Niye? Çünkü Schuster kazanmak için oynatıyor takımı. Durduk yere Abdullah Avcı'ya methiyeler düzüldü.
Hayır. Abdullah Avcı da korkak bir takım çıkardı. Aynı Ertuğrul Sağlam ve Şenol Güneş gibi. Abdullah Avcı'ya maçın başında sorsaydın "Arkadaş burada bırakıyoruz maçı. Berabere 0-0'a razı mısın?" diye imza atar giderdi. Sahaya çıkardığı takım o. Yani 10 kişi kalmış Beşiktaş'a hamle yapmadı ya. 10 kişiye rağmen hücum oynayan Beşiktaş'a Abdullah Avcı'nın takımı tesadüf gollerle kazandı.

* * *
ESASTA HAKLI AMA YA USULDE!
Kırmızı doğru ama Aurelio'nun kabahati var mı; yok. Çünkü böyle pozisyonlarda kırmızı kart çıkarılmıyor

_Buca'yı farklı geçtikten sonra, Trabzon'u kupa dışına iterek sükse yapan Beşiktaş, Belediye'ye yenilerek hayal kırıklığı yaşattı. Schuster yine hücuma dönük bir kadro sahaya sürdü, Aurelio'nun gördüğü kırmızı karta rağmen geri adım atmadı ama sonuç bu kez hüsran oldu.
Bizim Türkçemizde argo bir laf vardır: "Kısmetten çıkınca, uckur dokuz yerden koparmış."
Beşiktaş-Belediye maçının ilk yarısı tamamen buydu. Beşiktaş tek kale oynadı, akıllara seza pozisyonlara girdi. On tane korner kazandı. Hiçbir şey olmadı, Belediye hasbelkader bir korner kazandı, o gitti gol oldu! Arkadan Cenk akıllara seza bir hata yaptı bir gol daha yedi.

EMRE'YE SARI BİLE ÇIKMADI
Belediye'nin ne oynadığı futbol var, ne maçı kazanmışlığı var. Orada kilit adam Aurelio'ydu. Çünkü tamamen hücuma dönük futbol oynayan Beşiktaş'ta...
Savunmanın önünde tek kişi vardı: Aurelio...
Kırmızı kart doğru ama Aurelio'nun kabahati var mı; yok. Çünkü böyle pozisyonlarda bizim hakemler, büyük takım futbolcularına kırmızı kart göstermiyorlar!
Aurelio da 'Nasıl olsa görmem' dedi. İşte sen 100 tane kırmızı kartlık pozisyonun, 99'unda kart çıkarmazsan, 100. çıkarırsan, esasta haklı ama usulde haksız olursun. Şimdi bakalım aynı pozisyonlarda kırmızı kart çıkacak mı? Emre'ye sarı kart bile çıkmadı, Aurelio'nun benzeri pozisyonda... Beşiktaş 10 kişi kaldıktan sonra da Beşiktaş'ın bütün oyun düzeni bozuldu.
Schuster hücumu düşündü, ne zaman ki daralan vakte bakıp, 'Artık benim kazanma şansım yok' dedi ve iki forvet Guti ile Simao'yu çıkarıp, iki savunma oyuncusu Ernst ve Necip'i arka arkaya oyuna soktu; golü yedi. İroniye bakar mısın? Sağlama almak istedikten sonra, savunmaya iki oyuncu aldıktan sonra golü yedi.

SCHUSTER'İ ANLAMIYORLAR
Beşiktaş'ın tek ön libero ile oynamasını eleştirenlere şimdi soruyorum; niye bunu yorumlamadınız?
Ertesi gün bütün gazetelere baktım. Schuster savunma önlemini aldıktan sonra gol yedi, saldırırken değil. 10 kişi ile saldırıyordu. Çünkü bir puan almakla, sıfır puan almanın Beşiktaş'a bir faydası yok. Trabzon'un, Bursa'nın çok gerisinde... Beşiktaş'ın maçtan 3 puan alması gerekiyor. Adam şampiyonluğa dikmiş gözünü... Berabere kalmak onun için 2 puan kaybetmek demek, 1 puan almak değil! Hücum futbolunun düşüncesi bu... Ama ne yazık ki Türkiye'de bunu anlayan, bunu düşünen, bunu idrak eden yorumcu yok. Schuster'in maçın sonunu kahramanca oynamasını, anlayan, değerlendiren tek kişi yok.
2-1 mağlup durumdasın, ondan sonra 5 yesen ne fark edecek. Bunu düşünen ve böyle düşünen bir hocayı alkışlayan zihniyet Türkiye'de yok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor