Sakın ha!

Türkiye'de bu işler çok zor. Koskoca adamlar egoları ile verdikleri kararlarla, koskoca kulüplerin geleceklerine ilişkin kararları bir çırpıda alabiliyor. Galatasaray'a baksanıza... Alınacak ne kadar kupa varsa almış bir hoca, transfer yapamayan yönetimine sahip çıkmasına rağmen sonucu kapının dışı oluyor.
Buradan çıkartılacak tek söz var o da , "Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır".
Camiaları birbirinden ayıran birçok özellik vardır, tabii ki benzer özellikleri de. Belki Beşiktaş camiasının hocasına yaptığı vefasızlık olmamış olabilir ama futbolcularına yaptıklarının sonu yok.
Futbol dünyası bu. Her zaman söylediğimiz gibi, futbolu futboldan gelenler yönetmediği sürece bu ve benzeri sonuçları daha çok yaşarız.
Ben Beşiktaş yönetiminin ağzından daha "Şenol Hocamızın arkasındayız" açıklaması duymadım, duymayayım da. Türkiye'de bir gerçek var ki o da yönetimlerin gerçekten hocaların arkasında olduğu! Herşeyi ile gündemin gerginliğinden uzak kalabilen Beşiktaş, kendi iç gündemindeki gerginlikten de zararsız kurtulursa, güneşli günler yakın.

Rüzgarın gücü
O Güneş, yaptığı her açıklama ile ders verirken Hamza hocanın gidişine ilişkin, "Camianın içini bilmiyorum ama hocaların kolay gitmesini istemem" sözleri ile yine örnek oldu.
F.Bahçe, Aziz Yıldırım-Alex, Pereira-
Van Persie, G.Saray da teknik direktör gerginliği ile uğraşırken, Beşiktaş tesislerdeki zeminini değiştiriyor, stadının inşaatını hızla ilerletiyor, takım içinde hiçbir sorun yaşamıyor. Sorunsuz yaşanması bir yana ama esas önemli olan bu olumlu tablonun rüzgarını arkana alabilmek.
İşte burada iş sözüm ona YÖNETMEK için seçilen yöneticilere düşüyor.
Aksi sonuç olursa tek sorumlu YÖNETENLER olur.