24 Mart 2023 | Cuma

Lale devri uzun sürmez

En son söyleyeceğimi en başta yazayım. Lale Orta'nın yaptığı uygulamada içerik doğru olsa da usul yanlışı yapıldı. Yayıncı kuruluşu arayarak bir görüntünün eksik verildiğini söylemek şeklen uygun düşmedi. Belki niyet iyiydi ama sonuç iyi olmadı. Sanki derdimiz azmış gibi ortalık birbirine girdi. "Doğruya ulaşmak için eksik ya da hatalı bir görüntünün düzeltilmesinde ne zarar var?" diyenler çıkabilir. Elbette zarar yok. Ama bu durumda her benzer olayda müdahil olmak, üstelik sadece dört büyük için değil tüm takımlar açısından doğru görüntülerin ve yorumun yapılması adına çaba harcamak gerekir. Bu uygulamada en küçük bir eksik haksızlığa neden olur. Kendi maçında benzer bir görüşme yapılmayan her takım eşitlik istemeye, hak iddia etmeye çalışır. Velhasıl niyet iyi olsa da etik açıdan sıkıntı çıkar. Lale Hanım'ın yayıncı kuruluşla iletişim kurmasını son derece amatörce buldum. TV programındaki açıklamalarında çok sayıda "ben" ifadesi kullanması da kulağa hoş gelmedi. Kendisinden beklentim daha yüksekti. Maalesef bu görevde uzun süre kalabileceğini düşünmüyorum.


LİG ŞAİBELİ Mİ?
Şaibe kelimesi TDK'da "hile, leke, kusur, ayıp" diye tanımlanıyor. Bu ligde hile, ayıp ya da leke olduğunu söylemek maksadını aşmak olur, en azından bazı ispatlar gerektirir. Polemik yapmak ayrı, hüküm vermek ayrı. Ama kusur kısmı tartışılabilir. Maalesef bu noktaya bizi bir felaket getirdi. Kimsenin öngöremeyeceği, büyük bir acı yaşamışken futbolu yeniden organize etmek haliyle kolay değildi. Lige devam edemeyen takımlar ile oynanan maçların tümü yok hükmünde mi sayılsın? Yoksa hali hazırda olduğu gibi kalan maçlara mı üç puan verilsin? Bu tartışmadan sonuç çıkmaz. Ok yaydan çıktı bir kere. Deplasmanda oynamış olmak ise şampiyonluk ya da düşme potasındaki her takımın başına gelebilecek bir durumdu. Fikstür depreme göre yapılmadı ya! Üstelik her iki takıma iç sahada kaybedip, dışarıda kazanmış olmak da pekâlâ mümkündü. Bana göre TFF'nin en büyük hatası nasıl bir uygulama yapılacağını kulüpler ile yeterince istişare etmemek oldu. Deprem bölgesi takımlarından transfer edilen yabancı oyuncuların yerli statüsünde sayılması da tartışılmalıydı. Ama kararlar bir anda çıktı. Eğer gerçek bir şaibe (kusur) aranıyorsa bunun ligden düşmenin kaldırılması durumunda yaşanacağını düşünüyorum. Eğer bir ligin şampiyonu varsa, düşeni de olmalıdır. Diğer konuları tartışmaya devam etmek ise sadece suyu bulandırmaya yarar.


MİLLİ MAÇ MI DEDİNİZ?
Lale Orta olayı, F.Bahçe ve Galatasaray ile başlayıp, Beşiktaş ile devam eden demeç savaşları derken milli maç olduğunu bile unutacak hale geldik. Milli heyecan falan hak getire… Acaba milli takımımızın eleme grubunu ya da rakiplerini bilen kaç kişi var? Milli takımın başarıdan uzak kalışının da bu ilgisizlikteki etkisini yadsımıyorum. Ama bu kadarı da biraz fazla sanki! Elemelerin ilk maçında karşılaşacağımız Ermenistan ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir rakip. İtalya'dan dokuz yediği de, deplasmanda Slovakya'ya dört gol attığı da oldu. Hırvatistan zaten grubun favorisi. Son Dünya Kupası'nda neler yapabileceğini gördük. Galler ile boy ölçüşebiliriz. Letonya'yı ise her şekilde geçmemiz gerekir. Stefan Kuntz'un Almanya'daki Finallerde olmayı çok istediğini biliyorum. Futbolcular için de kariyer testi olacak. Bu jenerasyonun "biz de varız" deme zamanı geldi de geçiyor bile.


GÜNEŞ'İN HESABI
Aslında bu başlığın altında sadece Şenol Hoca'nın derbi öncesi yakalamayı planladığı üç maçlık galibiyet serisi hedefine ulaştığından bahsedecektim. Buna göre Fenerbahçe derbisi ilk eşik olacak. Geçilir ve Trabzonspor deplasmanı da kayıpsız atlatılırsa Galatasaray ile oynanacak maç gerçekten farklı bir anlam kazanabilir. Zor bir yol ama Güneş'in hesabı bu. Olmazsa on bire dâhil ettiği oyuncularla yeni sezonun temelini atacak ve ligi ilk üç içinde bitirerek, geçen sezon alınamayan Avrupa vizesine de ulaşmış olacak. Bu hesap tamam. Tamam da ben bunları yazarken bir anda Dele Alli konusu çıkıverdi ortaya. Şenol Güneş'in ulaşamıyoruz dediği İngiliz oyuncu, doktor kontrolü için kulüpten izin aldığını söyleyince kafamız allak bullak oldu. Hal böyleyse ya Şenol Hoca durumu bilmesine rağmen Dele Alli için böyle konuştu, ya da Futbolcuya izin veren başka bir yetkili var. Her iki durum da çok sıkıntılı. Ve Beşiktaş için asıl büyük sorun burada.


BURAYA KADARMIŞ
Yaşadığımız deprem felaketinden sonra az da olsa umutlanmıştım. Hele Trabzonspor-Basel maçında, Trabzon ve Fenerbahçe bayraklarının yan yana dalgalandığını görmek, dört büyüklerin formasını taşıyan taraftarları omuz omuza izlemek içimi ısıtmıştı. Erman Hoca halime gülüp, "umutlanma çok sürmez" dediğinde "belki böyle bir felaketin ardından biraz olsun toparlanırız" diye cevap vermiştim. Ne gezer! Omuz omuza derken, neredeyse Yumruk yumruğa geleceğiz. Galatasaray ve Fenerbahçe ekseninde gelişen tartışmalara Beşiktaş da katılınca ortalık iyice toz duman oldu. Oysa şu sıralarda deprem bölgesinde hala yakınlarını kaybetmenin şokunu atlatamamış, hayatı alt üst olmuş binlerce insan var. Yani dert var. Ölüm var. Biz neyle uğraşıyoruz? Futbolumuzu getirdiğimiz seviye bu. Layık olduğunuzu düşünüyorsanız kavgaya devam edin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor