Kırkayak Topal

Volkan Demirel ile başlayarak işi ciddiye aldığını göstermişti Vitor Pereira. Braga ise Porto'yu 3-1 yenerken, çıkardığı kadrodan farklı olarak Vukcevic, Eduardo, Goiano, Josue ve Pinto'yu oynatıyordu. Yani; İstanbul'a diri gelmişti.
Bu takımın en önemli özelliği topun arkasında, çabuk, kalabalık ve sert kalabilmesiydi.
İlk 45 dakika da aynen öyle yaptılar. Fenerbahçe, bu sezon oynadığı en atletik ve topa basan takımı buldu karşısında. Kanatları kullandırmadılar.
Alper-Volkan Şen ikilisi etkisiz kaldı.
Göbekten ara pas ya da verkaç yapacak kadromuz da yoktu zaten. Rakibin hızlı çıkışlarından korkup, Josef de Souza ve Ozan'ı da öne değil geriye yakın oynattığımızdan, kenar ortalarında Van Persie de yalnız ve etkisiz kaldı.
Şut atmamıza, alan savunmasında doğru yerde durarak izin vermediler.
Biz de yavaş oynayarak Portekizliler'in bu oyununa çanak tuttuk. Buna karşın kaleyi görünce, bekleri dahil vurdular ve Vukçeviç ve Silva ile savunma arkasına top attılar; böylece iki de pozisyon buldular.

2. yarıdaki tempo müthişti
İlk yarı bittiğinde kafamdaki cümle netti; " Bu oyuna ilk yarı 0-0 iyi sonuç." İkinci yarıya, Josue'nin savunduğu kanada Volkan Şen'le yüklenerek başladı Fenerbahçe. Volkan Şen ve Robin van Persie, 5 dakika içinde şutu da, ortayı da, ara pası da denedi. Braga dağıldı. Vukçeviç ve Carlos, yani 2 ön libero sarı kart görünce göbekteki dirençleri de düştü.
Göbekten yüklenmeliyiz diye düşünüyordum.
Nani-Volkan Şen, Ozan-Raul Meireles değişiklikleri ile dinçleştik. Aslında Volkan Şen kalmalı idi.
Dakikalar 76'yı gösterdiğinde Josue'nin şutunu Volkan'ın müthiş bir refleksle çıkarması inanılmazdı. Sonunda maçın adamı KIRKAYAK Topal, kendi getirdi ve yarı Alex, yarı Sergen bir vuruşla ağları havalandırdı.
2. yarıdaki tempomuza dayanamadı Braga... Bu rövanş için de önemli bir veri idi. Pereira, Persie'yi kazanmaya çalışıyor, Hollandalı da daha diri gözüküyordu.
Ben orada da gol atarak turu geçeceğimize inanıyorum.