F.Bahçe'nin hocası Vitor Pereira, diğer hocaların yaptırdığı kros, düz koşu çalışmasının kendine göre olmadığını söyledi, 'tarzını' arkadaşımız Emre Bol'a anlattı. İşte Pereira'nın o açıklamaları: Ben yarışmacı bir hocayım bunu takıma yansıtmanın tek yolu da kendim agresif olmamdan geçiyor. Balıkçı kasabasında doğdum. Orta düzeyli bir ailem var. Hırslıydım, 'Okuyacağım, başaracağım' dedim. Kurslara gittim. 15 yıl üniversitede hocalık yaptım. Hep üzerine koydum. Şampiyonluklar yaşadım. Geldiğim noktadan gurur duyuyorum. Kupalar kazanmaya geldim. Benim için önemli nokta bu. Duygusal insanım. Bana saygı duyulduğu sürece kimseye saygısızlık yapmam. Josef de Souza'yı (Soruya cevap veriyor) Terraneo'ya sormak lazım. Sözleşme imzalasın, karşıma gelsin, o zaman onunla ilgili konuşurum. İmzaladı mı, imzaladıysa (Nani'den bahsediyor) konuşayım. Ben konuştum, oyuncu başka kulübe gitti, boşuna fikir belirtmiş olurum. Takımın çok uzun bir zamana ihtiyacı yok. Antrenmanda zaman kaybetmiyoruz. Atletizm antrenmanı değil (Düz koşu ve kros yaptıran hocaları eleştiriyor) futbol antrenmanı yapıyoruz. Takımdan istediklerim, fikirlerim net. 28'inde Şampiyonlar Ligi'nde çok önemli bir maç oynayacağız. Tabii ki 6 haftalık bir süre olmasını isterdim. Futbolcular 'Biz daha önce koşardık, kuvvetlenir sonra topla buluşurduk' diyorlar. Şimdi sürekli maç. Oyuncu sahaya çıktığında sevdiği işi yapacağını (Futbol) bilirse antrenmanda motive olur. Futbolcular istediklerimi yapmaya çalışıyor. 'Olmuyor' demem. Öyle dersem gelişme gösteremez. Liderlik de bu değildir. Uyarırım, uyarırım. Oyuncular için bir analiz yapıyorum. Sistemime uygunsa, sahaya yansıtmak istediğimiz fikre uygunsa kalır. Benim kıstasım bu. Terraneo'nun sorumluluğu (Orta saha yeterli mi sorusuna cevap veriyor) bana iyi oyuncular getirmek. Başkanımız ve Giuliano ile bu konuda sürekli konuşuyoruz. İstediğim her pozisyonda iki oyuncuya sahip olup o rekabetle takımın seviyesini yukarı çekmek. Sahaya çıkan ürüne bakarım. Hocayla takımın birlikteliğine bakıyorum. Yıllar öncenin Sacchi'li Milan'ını çok beğenirdim. Guardiola'yı Barcelona'da, Porto'da Devler Ligi'ni kazanmış Mourinho'yu çok beğenirdim. Mesela aynı şekilde iki yıl önce Dortmund'un oyununu çok beğenirdim. Futbol adaletsiz bir oyun. Bazen yarışmacı ruha sahip oyuncular da dışarıda kalıyor. Mesela pazar günü maçımız var. İki oyuncumuz var. iki oyuncu da hazır. Ancak sadece birini seçebilirim. Ancak çalışan oyuncu bir gün şansı bulacaktır. Porto ile burada Beşiktaş'la bir maç yapmıştık. Maçtan sonra kendime bir söz verdim. Bir gün bu ülkede çalışacağım. Çünkü buradaki tutku coşku futbola duyulan aşktan fazlasıyla etkilendim. Yarışmacılığın, ('8 yıldır Türk hocalar şampiyon oluyor, korkuyor musunuz' sorusuna cevap) mücadeleciliğin dini, ülkesi, rengi olmaz. Bazısı daha hırslı, bazısı daha yarışmacıdır. Hiçbir şeyden korkmam. Tek korkum çocuklarımın, ailemin sağlığına bir şey olması. Haftanın en iyi günü maç günüdür. O gün çocuk gibi heyecanlanırım. Hırsımı her yere taşıdım, hiç kaybetmedim. Takım iyiyse taraftar stada gelir. Bir taraftar olsaydım stada gittiğimde takımım beni etkilesin, takım oyunu domine etsin, etkileyici ofansif agresif bir oyun oynasın isterdim. Stattan ayrılırken takımımla gurur duymak isterdim. Bu işi bireysele indirmek istemiyorum. Krasic de bu takımın bir oyuncusudur. Eğer o yarışmacı ruhu o karakteri istediklerimi sahaya yansıtırlarsa hepsinin şansı var. Eğer elimde olsaydı tüm oyuncular burada kalırdı. Futbolda kesin doğru, kesin yanlış diye bir şey yoktur. Herkesin yöntemi farklıdır. Önemli olan hedefe ulaşmak. Hiç koşmayın, futbol içinde koşun, futbol oynayarak koşun. Saha etrafında koşmaktan bahsetmiyorum.