Yunus Akgül

Yunus Akgül

18 Eylül 2016 | Pazar

Büyük organizasyonlar bir olimpiyat provasıdır

2010 FIBA Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası, 2005 Üniversiade Yaz Oyunları, 2011 Üniversiade Kış Oyunları, 2011 EYOF (Avrupa Gençlik Oyunları), 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası, 2014 FIBA Kadınlar Dünya Basketbol Şampiyonası, 2013 Akdeniz Oyunları, 2005 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali, 2009 UEFA Kupası Finali, Moto GP, Formula 1 ve yazarsak epey yer tutacak... Ve diğerleri...
"Bunlar sizlere ne hatırlatıyor?" dersem, hemen bir çırpıda aklımıza geliveren bu spor etkinlikleri için "Çok yakın bir zamanda Türkiye'nin düzenlemiş olduğu çok büyük spor organizasyonları" diyeceksiniz mutlaka...Özellikle 2005'ten sonraki organizasyon atağı ile Türkiye, deyim yerindeyse bir spor organizasyonu cennetine dönüşmüş, dünya ise "Bu Türkler'e neler oluyor?" diye başlıklar atıp şaşkınlık içinde izlemişti. Her biri pırlanta değerinde olan bu organizasyonları adeta aslanın ağzından değil, midesinden aldık ve her birini başarıyla düzenledik.
Türkiye o dönemde aldığı dünya çapındaki bu organizasyonlardan yüzünün akıyla çıktı.
Çünkü nihai hedefimiz olimpiyatlardı; bütün bunlar da Türkiye'nin olimpiyatlar için referansıydı.
Bunun için çok büyük yatırımlar yaptık. Aynı zamanda, Türkiye bu sayede yeni yeni sporlarla da tanışmaya başladı.
Her dört yılda bir tekrarlanan Olimpiyat Oyunları sportif başarının en görkemli uygulaması, düzenleyen ülke için de sporda geldiği doruk noktasıdır.
Olimpiyatları düzenleyecek şehrin ise tam yedi yıl öncesinden belirlendiği malum...
2020 Tokyo Olimpiyatları'ndan dört yıl sonra yapılacak organizasyon da 2017 yılında belirlenecektir. Bu devasa etkinliğin her türlü hazırlığı yapılabilsin, eksik tesisler tamamlansın, gerekli provalar yapılsın diyedir bu...Olimpiyat örneğinde olduğu gibi dünyadaki diğer bütün spor organizasyonları da, benzer şekilde yıllar öncesinden şampiyonayı organize edecek ev sahibini belirler.
Söz gelimi FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası'nı organize edecek şehir veya şehirler, tam dört yıl öncesinden seçilerek hazırlık süreci adım adım takip edilir. Üniversiade organizasyonları, Akdeniz Oyunları ve diğerleri de aynı şekilde yıllar öncesinden ev sahibini belirlerler.
Yani bugün aday olup organizasyonunu düzenleme hakkı kazandığınız bir spor etkinliğinin, ancak üç ya da dört yıl sonra ev sahipliğini yapabilirsiniz.
Bu süre, federasyonuna ve etkinliğin büyüklüğüne göre daha da artabilir.

DURMAK YOK ORGANİZASYONA DEVAM
Türkiye bu organizasyonları en tepedeki siyasi iradenin verdiği sonsuz destek ile düzenledi. Devamı da gelmeli

Spor teşkilatının görevlerinden biri de spor organizasyonlarını o ülkeye getirmek için uğraşmak, ne yapıp edip ev sahipliğini kazandırmaktır. Daha sonra da başarı ile organize ederek vatandaşlarına o gururu yaşatmak; dünyaya da ülkenin organizasyon gücünü ve kabiliyetini göstermektir.
Hele ki, bizim gibi nihai hedefi olimpiyat düzenlemek olan bir ülkenin bu tür organizasyonları kesintisiz olarak düzenlemesi olmazsa olmazlar arasındadır.
2013 Akdeniz Oyunları, Yunanistan'ın Volos şehrine verilmişken, üstelik İspanya ve Libya da oyunlara talip ve ısrarla asılırken rota nasıl Mersin'e çevrildi bilir misiniz?
Ya da 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası'nın son dakika nasıl Türkiye'ye kazandırıldığını?
Ve daha nicelerinin, nasıl bir çalışmanın meyvesi olduklarını tek tek yazalım daha sonra..
Şimdilik iki satırla not düşelim:
Bütün bunlar, 'En tepedeki siyasi iradenin verdiği sonsuz ve büyük destek, emek, yürek ve istemek' ile başarıldı olimpiyata kilitlendiğimiz hedefte...
Ancak, ne yazık ki 2020 olimpiyat adaylığının provası için aday olunan, organizasyon hakkı kazanılan ve başarı ile gerçekleştirilen yukarıda saydığımız etkinliklerin devamı gelmedi. Hatta ve hatta 2011 yılından sonra, spor federasyonlarına zamanın spor yöneticileri tarafından "Elinizdeki evvelce kazanmış olduğunuz organizasyonların dışında herhangi bir organizasyona bundan sonra talip olmayın" talimatlarının verildiği de spor camiasında dilden dile dolaştı. Öyle ki, o tarihten sonra hatırı sayılır bir spor etkinliği de göremedik zaten ülkemizde...
Her alanda karşılık bulan "Durmak yok, yola devam" mottosunun spor ayağı topal kalınca, spor kervanı yürüyemedi ve her şey yarı yolda kaldı.
Bilmeliyiz ki; her alanda sportif başarıyı hedefleyen, bir spor ülkesi olma iddiasındaki Türkiye için spor organizasyonları olmazsa olmazlardan biridir. Bugünkü görüntü itibariyle uluslararası kurallar gereği, milli takımlarımızın ya da kulüp takımlarımızın karşılıklı maç yapmak zorunda olduğu karşılaşmaların dışında, ufukta Türkiye'de bir spor organizasyonu görünmüyor.
Herhangi bir organizasyona aday olduğumuzu; adaylık yarışını kaybettiğimizi veya kazandığımızı duymuyoruz.
Şayet bu bir politika ise acilen gözden geçirilip yeniden bir değerlendirme yapılması gerekir. Bir spor ülkesi olmak istiyorsak ve nihai hedef bir gün olimpiyat yapmaksa, mutlaka ve kesintisiz olarak büyük spor organizasyonlarını ülkemizde düzenlemeye devam etmeliyiz.
İki ay önce bir darbe girişimi travması yaşayan, dört bir yanı yangın yeri olan ve el birliğiyle yaralarını sarmaya çalışan bir ülkenin kendi vatandaşlarına vereceği moral açısından da, dünyaya vereceği mesaj açısından da bu tür etkinlikler ayrı bir değer taşır.

MAKETLE HAK ETMEK ZOR
Türkiye, her biri neredeyse asırlık olmuş demode stadyumlarını değiştirip, günümüz teknolojisi ile milletinin kullanımına sunmaya devam ediyor. Memleketimizin birçok ilinde modern stadyumlar açmaya ve yenilerinin inşaatına devam ediyoruz.
Bunlar olması gereken büyük Türkiye ülküsüne hizmet eden yatırımlar... Ancak ülkemizin başka spor tesislerine de acil olarak ihtiyacı var.
Bir zamanlar Türkiye'de havuz sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardı.
Şimdi illeri bırakın birçok ilçemizde bile havuzlarımız var. Bu sayede olimpiyatlara yüzme branşında sporcular gönderip madalya için umutlanabildik. Ancak halen bir Avrupa Şampiyonası veya dünya şampiyonası organizasyonu gerçekleştirebileceğimiz ölçülerde bir havuzumuz yok.
Aynı şekilde bisiklet yarışlarının yapılabileceği veya sporcularımızı hazırlayabileceğimiz bir veledromu maalesef ülkemizde hayata geçiremedik. Her türlü yarışa uygun tenis kompleksimiz, atıcılık tesislerimiz mevut değil...
Oysa İstanbul ve diğer büyük illerimizden başlayarak bunların ivedilikle yapılması gerekir. Durum bu iken mecburen olimpiyat ya da bir büyük şampiyonaya aday olduğumuzda da kağıt üzerinde yapılacak tesislerin bilgisayar çıktılarıyla sunum yapmaya çalışıyoruz.
Oysa tesisin kendisini gösterip "Organizasyonu işte burada yapacağız" diyebilmek kadar garanti ve keyifli bir rekabet olabilir mi?
Uzun lafın kısası bizim ülke olarak tekrar fabrika ayarlarımıza geri dönüp her türlü spor etkinliğini ülkemize getirmeye kafa yormamız, almamız ve futbol dışındaki branşların eksik kalan tüm tesislerini yine yapmaya başlamamız gerekiyor.
Geçmişte 'Maket' üzerinden olimpiyat almaya kalkan Türkiye, her defasında hüsranla ayrıldı ama ülkenin en ücra köşesinde bile spor tesisi yaparak bir anlamda spor organizasyonlarında dünyanın merkez ülkesi haline getirdiğimiz Türkiye artık eski Türkiye değil!
Yeni Türkiye için yeniden başlamak ve yine en iyiyi başarmak gerek!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor