Şey şu Burak mı?

Kimse bana bunca dedikodu ve West Ham teklifi varken ''Burak'ı yedek kulübesinde görünce şaşırdım'' demesin. Eksik(!) kadrosuyla sezonun ilk maçına çıkan, üç kupalı, dört yıldızlı şampiyon bir takıma hoşgörülü olmak için elimden geleni yapacağım. Saha içinde olup biteni ''Galatasaray iyi hazırlanmamış'' diyerek kestirip atmak biraz da işime geliyor doğrusu.
Keza saha dışına girersek makale değil kitap yazmamız lazım. Kimse bana Muslera'nın yediği hatalı golden de bahsetmesin. Geçen senenin ''tutan''ismi sayesinde kulbundan tutulan kupalar Uruguaylı'ya ciddi bir kredi sağlamakta. Klasik sezon önü arızasını çıkarıp takımına geç teşrif(!) eden Melo'nun yokluğu da şöyle bir değinilerek geçilecek türden.

Son 10 dakika sönüktü
Dün müthiş bir kafa golü atan Podolski neden tam anlamıyla hazır değil, açıklayabilmem zor. Kampa tam 19 gün sonra katılan Sneijder'in durumunu ise futbolla alakasız bir çocuk bile herkese anlatabilir zannımca.
G.Saray ilk yarıda tel tel döküldü.
İkinci yarıya hızlı başlayan son şampiyon, gole çok yaklaştı ama direğe takıldı.
Bu pozisyonun devamındaysa penaltıyla 2-0 yenik duruma düşülmesi tam bir şoktu. Burak - Selçuk ikilisinin imzasını taşıyan ve buram buram ofsayt kokan golle fark bire inince, yeni bir maç daha başladı sanki.
Podolski'nin golüyle girilen maçın son 10 dakikasıysa beklenenden sönük geçti. Galatasaray saha içinde de, saha dışında da iyi bir görüntü vermiyor.
Yine de bu yazıya iki farklı son yazılabilir. İyimser; kim bilir belki de bu bir puan şampiyon yapacak? Kötümser; üç kupa kazansa da Galatasaray hala çok eksik.
Ama bi' dakika… Camianın en ok önemsediği şeyi; Şampiyonlar Ligi'ni düşününce iyimser olmak mümkün mü?