22 Eylül 2015 | Salı

Eleştiri

Transferdeki hayal fırtınasından sonra Fenerbahçe maçlarında aşk filmi aranıyor.
Attığı golden sonra sevinmeyi askıya alan başoyuncu Van Persie'den "duygulu" bir meydan okuma sahnesi değil, sevinci bölüşmeyi bekliyor taraftarlar.
Futbolun prensi olmak için, futbolun prensiplerinden vazgeçmemek gerekiyor.
Hedefi işaret etmekle takım ruhundan uzaklaşmak arasındaki ayrıntıları da iyi okumak gerekiyor.
Bu demektir birbirlerine vidalanmak varken, takımda bütünlük kayması yaşanıyor.

***

Bütün gerçekler Pereira'yı işaret ediyor.
Pereira boynunda kement mi taşıyor?
Yoksa Fenerbahçe'yi taşıyamadığı için sürekli taşlanıyor mu?
Sadece futbolcuların tepkilerinin değil, bir koltuğu kemiren gerçeklerin de farkına varmalıyız. Bursa maçında Molde maçının sanık sayılan adamları kulübede!

***

Pereira için kendi yanlışlarını doğrulamanın en kolay çıkış yolu!
Bu takımın hacminden habersiz olmakla, kendi suçunu futbolcuların üzerine yüklemek arasında ince bir çizgi var.
Futbolcuları suçlu gösterip kendini temize çekmek için yeterli delil de ortada yok!
Çünkü Fenerbahçe ve iyi futbol hala arkadaş değil.
Ve hala soru işaretlerinin çengelinde Pereira fotoğrafları asılı.
Her türlü yangında ilk olarak kendini kurtaracağına şüphemiz olmayan Pereira! Bir maçı kazanan her şeyi kazanmış sayılır mı? Hayır!

***

En çok kazanırken kaybettiklerinin hesabını yapanlar kazanır.
Kaybettiğinde yanlışların hedefini saptıranlar değil.
Fenerbahçe'de hala yolunda gitmeyen o kadar çok şey varken, sıradan galibiyetlerle bu yolculuk futbol adına ne kadar keyif verir?
Ve büyük hedeflere nasıl ulaşılır?
Pereira, saha kenarında elindeki kağıda bir şeyler karalayacağına, futbol ve futbolcu konulu bir kitap okusa daha yararlı olur.
Bu takım Pereira harcasın diye kurulmadı çünkü. Hamza Hamzaoğlu'nun Trabzon maçından sonraki açıklamalarına baktım.

***

Trabzon maçını "kader maçı" sayıp, kendisini sırat köprüsüne taşıyanlara tavrındaki duygusallığa!
Geçen sezon 3 kupa kazanmış birine yapılan elbette haksızlık.
Teknik adamlar yanlışlarının sorgulanmasına içerliyor da, aynı duygusallığı saha içindeki futbolculardan niye esirgiyor?
Emre Çolak'tan mesela!
Genç bir futbolcuyu Mersin maçındaki kaybın sebebi sayıp, kadro dışına iteklemekle, kendisini Trabzon maçında sırat köprüsünde farz edenler arasında ne fark var?
Takımın gerçek virüsleri Selçuk İnan ve Burak Yılmaz!
Ne yazık ki onların cephanesi mevcut!
Ve dokunulmazlıkları var! Eleştirileri eşit dağıtalım.

***

Ama herkesin aynaya bakması şartıyla!
Futbolcular da teknik adamlar da, hakemler eleştirilir.
Ne utançtır ki, bu ülke Şenol Güneş'in pantolon rengiyle uğraşanlar ülkesi.
Ekranlardaki yüzsüzlük futbolun yeni akımı.
O yüzden bazıları kabına sığmıyor.
Bazıları kalıbına!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor