Şüpheli bir aşk filmi

Fenerbahçe dün gece 3 puanı sade bir törenle aldı.
Stoperler yoktu, Diego yoktu.
Görkemli isimlerin adı vardı kendisi yoktu.
Karşısında kaybetmesine yönelik güçlü bir rakip de yoktu.

***

Önemli olan 3 puanı kazanmanın saygınlığıysa sorun yok.
Kötü oynarken kazanmak kötü bir şey değil.
Hele iyi oynarken kazanmanın garantisi de yoksa.
Ama zaman geçtikçe Fenerbahçe takımından mücadele gücünün artması kadar, futbol adına büyülü ışıltılar bekliyor insan.
Ne yazık ki o da yoktu.

***

3 forvetli Fenerbahçe'nin ilk yarıda neden pozisyon üretemediğine baktım.
Nani en silik gecelerinden birindeydi.
Ne hareket alanı bulabildi, ne de çaba gösterdi.
Van Persie topla buluşmalarda usta, son vuruşlarda beceriksizdi.
Fernandao rakibi hırpalamayı bıraktığı zaman kendini hırpalıyor.
Rakip kale önünde bir kez bile görünmedi.
Ta ki, geçen Bursa'daki yol arkadaşı Volkan Şen'le buluştuğu 90. Dakikaya kadar.
Fernandao iyi niyet gösterisiyle geçen yılın gol kralı olduğu gerçeği arasında tercihini yapmak zorunda ama Pereira da Volkan Şen'le Fernandao arasındaki bereketin farkına varmalı.

***

Fenerbahçe orta alanda da sorunlu bir takım.
Ne yıpratıcılık ne yaratıcılık.
Başına dert açmaya meyilli bir orta alan.
İkinci yarıda Fenerbahçe kale önü manzaralarında orta alanın " etkisizliğinin etkisi" büyüktü.
Takımda kim iyiydi derseniz?
Kaledeki duruşuyla Volkan, hücumların odak noktası olarak Caner.
Özel bir not; Mehmet Topal'ın kendisine ait olan yerde duran "yabancıdan" fazlası var eksiği yok.

***

Sonuç olarak güzel ama.
Dün geceki Fenerbahçe gerçeği; şüpheli bir aşk filmi gibiydi.
Görkemli transferlere karşı, hala oturmayan sistemle, kazanılan puanlar arasında yakın ilişki olsa da.
Kazanan daima haklıdır dense de.
İzleyenlerde futbol kalitesi adına meraklı sorular kaldı. "Tek suçlu zaman mı acaba?"
"Pereira'yı gözüm pek tutmuyor!"