24 Nisan 2014 | Perşembe

Sadece gurur var

Fenerbahçe'nin şampiyonlukları Türkiye'nin gündemiydi bir zamanlar. Bereketiyle birlikte yürürdü zirvelere. İnsanlar sokaklara dökülür, evler, caddeler bayraklar ile süslenirdi.
Dernekler gece üstüne gece düzenlerdi. Futbolcular panellerde; forumlarda taraftarıyla buluşurdu. Fenerium ürünleri kapışılır, yeni şarkılar bestelenir, koreografiler yapılırdı.
Bir derbi beraberliği ile şampiyonluğunu, bitime dört hafta kala ilan eden takıma, teknik adamına, yöneticisine veya taraftarına bakın şimdi. Sadece gururu taşıyor yüzünde ve sözlerinde.
Sevinç yok, neşe hiç yok.
Ersun Yanal'ı dinliyorum maç sonrasında. Hayatının en büyük başarısını gerçekleştirmiş.
Şampiyonların yanına ismini yazdırmış. Kırılmadık rekor bırakmamış bir takımın patronu. "Kutlu olsun" demiyor kendini dinleyenlere, seyredenlere.
Zirveye geçirilen tırnakların üçüncü yılındayız. "Darbe"li sezonda, son maçta kaçırmışlardı şampiyonluğu... İkincisinde Türkiye'nin en fazla resmi maç oynayan takımı olmuşlardı, "gidiyoruz Armsterdam'a" güftesiyle yürüyorlardı.
Ama parlayan gözlere rağmen, gururlu sözlere rağmen, başını öne eğmeyen gururlu duruşa rağmen, coşku yok ortada.
Aziz Yıldırım'ın hapis cezasının onaylanması, bu görüntüdeki son zincir halkası belki de. Serkan Acar'ı kaybettik. Selçuk Yula ve Yüksel Günay da ebediyete gitti. Tarihi kulüp, temel direklerini birbiri ardına yitirirken, sevdikleriyle olanlar "anılar" kısmına geçerken, daha önce 18 kez kaldırdıkları o kupanın yenisinin gelmesiyle heyecanlanamıyor.
F.Bahçeliler sahaya artık kibirle, kazanma duygusu ile bakmaktan vazgeçip, ülkenin endişelerini paylaşarak tribünlere geliyor, sokakta yürüyor. 19. şampiyonluğu tatlı olarak değil "acının" yerine koyarak yudumluyorlar.
Hem afiyet olsun, hem de "helal"...

YANAL'IN SÖZLEŞMESİ
Bir yıllığına geldi. Takımı şampiyon yapamazsa gideceğini bilerek imza attı.
Kendine inandı, birikimlerini kullandı, geçmişini sahaya taşıdı.
Bir "Yanal takımı" yarattı.
Lig tarihinde olmamış bir başarının altında imzası var. F.Bahçe adına başka bir yere koltuk konuldu onun için. Ama hâlâ sözleşmesi uzatılmadı. "Gel konuşalım" bile denmemiş daha. Kendisinin gidip de "hadi" diyecek hali de yok...
Bir hafta öncesine dönün, bu köşedeki küçük bir yazıyı okuyun.
Başarılarıyla, tribünlerin şarkısı olanların başına neler geldiğini hatırlatmıştık.
Bu işte bir "sıkıntı" var!..

VE G.SARAY BİTTİ!
Üç sezonda 100 milyon euro transfer harcaması yapmış Ünal Aysal ve yönetimi... Hani herkesin gözünü diktiği 20 milyon euro'luk Şampiyonlar Ligi gelirinin beş katı...
Ve Milliyet'ten Nevzat Dindar'ın haberine göre Roberto Mancini'ye "Transfer istiyorsan, oyuncu satmamız gerekiyor" demiş...
Üç sezonun yapılanmasında da Fatih Terim vardı. Şimdi Mancini kendi takımını, düzenini oluşturmanın peşinde. "Bana takımı gençleştireceğiz, yeniden kuracağız dediler" açıklamasını da yaptı. Bir projeye geldiğini söyledi.
Onun dışında hiçbir Galatasaray yöneticisi bu cümleyi tekrarlamadı.
Sahadaki ve takımdaki yabancı sayısı azalırken, yerli oyuncularla kalite ibresinin yukarı çekilmesi gerekiyor.
Ve bu takımın en iyi yerlileri Selçuk, Burak ile Umut ortalarda görünmüyor.
Herkes bu çöküşü Fatih Hoca'nın gidişine bağladı. Ama böyle bir performansı o da çok yukarılara taşıyamazdı.
Unuttukları nokta; Drogba'nın 'sihirli' performansıydı. Yaşlı kurt sahadan çekildi, Galatasaray da bitti.
Yeni sezon ayağa kalkabilirler mi?
Zor gözüküyor. Ezeli rekabette dördüncü yıldıza ilk kavuşan yine
Fenerbahçe olacak gibi.

DERBİDEN KALANLAR
Üç hafta öncesinin "çirkinler" gösterisinden sonra, sportmenlik nasıl oluyor gösterdi iki takım da. Mücadele ettiler, kavga ettiler ama saygısızlık yapmadılar.
Gol attılar-gol yediler ama edepsizliğe kalkışmadılar. Sevindiler; üzüldüler ama tabelaya bakmadılar, doğru yoldan yürüdüler.
Birisi kazanırsa şampiyon olacak, ötekisi Şampiyonlar Ligi'ne gidecek.
Ortadaki iddia o kadar güçlü ve hırs gerektiyor ki, bunların bile esiri olmadılar. Sadece Caner'in gol olması muhtemel frikiği auta atması değil bu maçı başkalaştıran.
Bilic'in G.Gönül ile şakalaşması, siyah- beyazlı tribünlerin Aziz Yıldırım için tezahürat yapması, maçın küfürsüz bitmesi, bizim derbi alışkanlıklarımız arasında değildi.
Demek ki; ortamı yaratmak, güzelliklere zemin hazırlamak elimizde.
Sözlerinin şaftı kaymış yöneticiler konuşmayınca, futbolcular da duracakları yeri biliyorlar.
Hakem hatalarının bile tartışılmaması, medyanın da böyle bir ortamı özlediğini gösteriyor. Derbi bize futbolun oyun olduğunu öğretti.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor