19 Mayıs 2011 | Perşembe

Hedef Aziz Yıldırım

Bilen iyi bilir, Aziz başkan ile belki karşılıklı saygımız vardır ama aramız iyi değildir. Çünkü "Tek reis" döneminde kendisini tek eleştiren ve uzun süre Fenerbahçe'de "muhalefet" denince akla gelen ilk isim ben oldum. Aziz Yıldırım'ın yönetim tarzından kaynaklanan yanlışların ve istikrar bozukluğunun kulübe verdiği zararları, çok daha önce olması gereken bugünkü tablonun sırf bu "kibir ve inat" yüzünden gerçekleşmediğinin hala arkasındayım. Ama hızlı değişen anlayış içinde, bu sezon Aziz Yıldırım'ın da yönetici arkadaşlarının da performansı dikkat çekici olmanın ötesine geçti. Profesyoneller tarafından yönetilen amatör branşların başarısı ortadayken, Aziz Yıldırım'ın sürekli elini ve telefonunu içeri soktuğu futbol şubesindeki kaos bir türlü bitmiyordu. Bu kez Aykut Kocaman ile bu formülden de vazgeçti Aziz başkan. Sonunda teknik direktör değil, lojistiği ve düzeni sağlamakla görevli en önemli kişi olduğunu hissetmeye başladı...

Anlaşma sağlandı
Aykut Kocaman'ı göreve getirmesi, zaten bu vazgeçişin ilk belirtisiydi. Aykut hocayı yakından tanıyanlar inadını ve gururunu iyi bilirler. Takım, transfer, ilk onbir ve taktik yapmakta devamlılık kazanmış bir başkan ile Aykut Kocaman'ın birlikteliği, o günkü şartlar içinde çok "sürdürebilir" değildi. Ama ikisi de başardılar bunu. Sorumluluk ve yetki alanları konusunda anlaşma sağladılar, birlikte karar verdiler ama birbirlerinin işine karışmadılar.

Başarısı ürküttü
Aziz Yıldırım'ın bu değişimi, Fenerbahçe'nin büyüyen bütçesi ile birlikte iddiasını da ciddi şekilde ortaya koyması, sezonu neredeyse tüm branşlarda rakipsiz geçirmesi, rakiplerini yönetenlere, onların taraftarlarına Aziz Yıldırım'ı hedef olarak sundu. Bu kudret başarısızlıkla beraber olduğunda kimsenin gıkı çıkmadı. Ama ortaya performans çıkınca, ürkütücü oldu. Fenerbahçe, her branşta iddialı olurken, her yarıştaki rakibi farklı takımlardı. Böylesine çeşitli bir arenada Fenerbahçe tek kalırken, "herkes" ile oynadı. Fenerbahçe'yi tutmayanların da ilk eleştiri noktasında Aziz Yıldırım'ı seslendirmeleri, rekabet ilişkisini başka noktaya taşıdı. Fenerbahçe değil, başkanı hepsinin karşısına geçti birden bire. O'da "kibirine" yenildi çok zaman, bu duygulara zemin hazırladı. Gerçek şu ki, Aziz Yıldırım değişen tavrı içinde "işi yapan" değil de, "yöneten" olduğu sürece Fenerbahçe çizgisini yükseltecektir.

* * *
VOLKAN EMRE GÖKHAN
Sorumluluk alan lider oyuncuların varlığı fark getirdi...

Fenerbahçe böyle bir lider grubu 4 sene önce de yakalamıştı. 100. yıl şampiyonluğunda Tuncay Şanlı, Ümit Özat ve Rüştü Reçber gibi üç kaptanı vardı.
Bu oyuncular işler kötü gittiğinde risk aldılar. Maçları zorladılar.
Tribünden en büyük tepkileri alıyorlardı, çünkü hata yapıyorlardı.
Ama bir şeyler yapmaya çalışanlar da yine onlardı.
Hata yapmaları kaçınılmazdı.
Diğerleri ise bu sallantıdan pürü pak çıktılar. Topa gitmediler ki hata yapsınlar.
İkinci yarının başlangıcında, bu üç oyuncunun farkıyla harekete geçti Fenerbahçe. İlk önce Alex'i kattılar aralarında.
Onunla beraber, diğer oyuncular da takıldı peşlerine. Trabzonspor'un başarısına baktığınızda da benzer tablo var. Onur Kıvrak, Selçuk İnan, Serkan Balcı, Burak Yılmaz, Egemen, Giray'ı veya Umut'u da atlamak olmaz.
Trabzonspor Türk oyuncularının kalitesi ve karakteriyle bu çıkışı, performansı yakaladı.
Galatasaray ve Beşiktaş'ta ise durum tam tersi.
İşler kötü gittiğinde durumu toparlayacak yerli oyuncu kalitesi ortaya çıkmadı. Arda sakatlandı, Nihat Kahveci geri dönemedi ve iki kulüpte dengeler değişti.
Anlatmaya çalıştığımız noktayı, herkes iyi anladı bence.
Lig bitiyor, hesaplar yapılıyor.
Marketteki isimler hep yabancı.
Kulüplerimiz Türk yıldızlarını, liderlerini belirlemek veya bulmak zorundalar.

* * *
SÜNNETLİLER İYİ OLACAK !
Nerden çıktı demeyin. Yılların yöneticisi Mahmut Uslu'nun yorumudur bu.
Kırmızı Çizgi'de Mehmet Aslan'dan bir daha duyunca, başarının anahtarını bir daha tartışmak istedim. "Sünnetliler iyi olacak" yorumu, takımdaki yerli oyuncuları ifade ediyor aslında. Eğer bir takım kuruyorsanız, Türk oyuncularınızın kalitesinin yüksek olması başarının olmazsa olmaz faktörü. Çünkü yabancı oyuncuların öncelikleri, "para kazanmak" üstüne. Daha iyi sözleşmeler imzaladıkları için buraya geliyorlar ve işlerini yapıyorlar.
Takımın yerlileri ise ikinci bir önceliğe daha sahipler; aidiyet... Onlar taraftara karşı kendilerini daha çok sorumlu hissetmek zorundalar.
Çünkü futbolu bıraktıklarında da bu ülkede, o şehirlerde yaşayacaklar. Kendilerini destekleyen veya izleyenlerle bir ömür boyu göze göze gelecekler. Tezahüratları ilk onlar anlayacak, beğeni veya övgüyü ilk onlar fark edecek.
Ve takım disiplini içinde işlerin kötüye gittiğini ilk onlar fark edecekler.
Yani bazıları antrenmanlarda kaytarıp, maçlarda saklanmaya başlayıp, akşamları kendilerine "hayat alanı" ilan ettiklerinde, eğer "sünnetliler" rekabeti ortaya çıkarmazlarsa; genel tabir ile "geçmiş olsun"...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor