11 Şubat 2017 | Cumartesi

Psikolog şart

Kötünün iyisinden başlayalım. 45 dakika düşündüm durdum. İzledim, etrafımı gözlemledim. Kalabalıkta seyrettim maçı. Ne yazılabilirdi ki? Uyuyan bile vardı sağımda solumda.
Cep telefonlarını karıştıranlar, falan filan.
25'te sanki 80. dakikayı yaşıyor gibiydik.
Herkes sıkılmıştı maçtan. Madem öyle sadece Mitrovic'e takılayım ben o zaman dedim. Ayağı temiz, hızlı, hücuma çıkan ve çabuk dönebilme özelliği olan bir oyuncu.
Yani Beşiktaş'ta iş yapacak gibi.
Cenk bazen radarıma girdi. Her gün kendisini daha da yeniliyor, öğreniyor, güçleniyor ve Beşiktaş'ın hücumuna büyük katkı sağlıyor. Belli ki çok çalışıyor.
Zaten Şenol hoca istediği gibi çalışmayana forma vermez. O da bu bilinçle var gücü ile tutunuyor formasına. Gelelim daha kötü olan bölümlere.
İkinci yarıda Beşiktaş golü yemek için canını dişine taktı! Ve sonunda golü zorla yedi. Oğuzhan'ın yenilen golde payı o kadar fazlaydı ki bir ara Karabük'ün gol sevincine ortak olur mu? Mavi formalıların arasına girer mi acaba diye düşünmedim değil!

Oğuzhan kulübeye doğru
Oğuzhan bir süre Beşiktaş yedek kulübesinin havasını solumalı ve formasını özlemelidir. Kötü oynuyor, üretemiyor.
Dün de gördük ki kafası hala F.Bahçe maçında.
Oğuzhan kendine her anlamda iyi bakmalı. Her zaman diri ve güçlü olmalı.
Oğuzhan herkes tarafından bir yıldız futbolcu olarak tanıtılsa da bana göre hala yıldız futbolcu adayı. Kabuğundan sıyrılması lazım. Büyük takımlarda 1-0 geriye düştükten sonra büyük futbolcular devreye girer. Kaçan maçı gider yakalar ve getirir.
Dünya futbolunda söz sahibi takımlar bunu yapıyor. Büyük takımlara gol atmaya korkarsın bazen. Golü attığına atacağına pişman olursun. Öyle bir baskı yersin öyle nefessiz kalırsın ki seni 18'e sıkıştırırlar ve çıkamazsın. Sağdan, soldan, cepheden top yağmuruna tutulursun. Sonra da art arda golleri yer durursun.
Yani az önce yazdığım gibi golü attığına atacağına pişman olursun büyük takımlara.
Beşiktaş bunu yapamıyor işte. Bunu yapamayınca da büyüklüğün tartışılır hale gelir. Büyük takım demek baskı demek, gol demek, kazanmak demek, geriye düştükten sonra daha çok inanıp maçı çevirmek demek. 2-0 olduktan sonra 3. yıldız peşinde koşan Beşiktaş aleyhine 'üç, üç, üç' diye bağıran Karabüklü taraftarların sesi televizyonları patlatacaktı.

Yine sinir harbi yaşandı
Şampiyonluğa oynayan ve en yakın aday olan takıma karşı dün akşam 'üç, üç, üç' diye bağırıldı. Ve başka bir tehlike başladı Beşiktaş için. Siyah beyazlı futbolcuların üzerine psikolojik olarak oynanmaya başlandı. Her pozisyonda Beşiktaşlı futbolcuların üzerine yürüyen Karabüksporluları gördüm. Van Persie'den sonra Karabüskpor'a da sinir harbinden kaybetti siyah beyazlılar.
Tudor daha çok Van Persie üzerinden çalışmış ve çalıştırmış takımını. Hırvat hoca futbolcularına ikinci yarı için özellikle ' çıkın oynayın, sinsice fauller alın, sinirlendirin' demiş. Oldu da. Dinlediler ikinci yarı sahaya çıkarken Karabüksporlular hocalarını. Beşiktaş'ın psikolojik savaşlardan galip çıkamayacağı anlaşıldı.
Hem teknik hem psikolojik olarak bitirdi Beşiktaş'ı. Sinirlenince, gerilince, oynayamayan bu Beşiktaş'ı bir psikoloğun görmesi şart. Yoksa her maç psikolojik bir savaşa dönüşür ve kaybeden hep Beşiktaş olur.
Son olarak, Karabükspor'a, adı G.Saray ile geçen hocası Tudor'a 3 puan az bile!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor