29 Mayıs 2014 | Perşembe

Büyük kaleci olmak

Onur Recep Kıvrak 26 yaşında.
Aslında kalecilik için lazım olan bazı temel ögeleri, şu ana dek öğrenmesi ve uygulaması gerekirdi. Mesela Onur, yakından, cepheden toplarda çok başarılı. Çabuk ve iyi yer kapatıyor.
Ayakta durmaya çalışıyor.
Bizim Türk kalecilerinin en kötü özelliği, rakip topa vururken, kendilerini kıçlarının üzerine yere bırakmaları. Onur da son 2 maçta yere bırakmaya başladı.
Bunun en güzel örneğini dünyada Toni Schumacher vermiştir.
Ellerini açar, rakip forvete psikolojik olarak tesir ederdi.
Onur'un bu özellikleri iyi ama yan topları zayıf. Çok zaman da yarıda kalıyor. Ya çıkıp işi bitireceksin ya sonucu bekleyeceksin.
Arada kalırsan, yanarsın.
Ama bence, Onur'un en büyük hatası uzak mesafeler. Hem atılan şutlarda, hem de barajlarda enteresan golleri yiyor. Buna iki şekilde bakmak lazım. Ya barajı hatalı kurduruyor ve kendisi de hatalı yerde duruyor, ya da uzak mesafe için gözlerinde bir sorun var. Son frikik gollerinden bazılarını düşünün. 30 metreden, göbekten atılan bir frikikte ben kaleci olsam, baraj kurdurmam.
Sebep; top barajı geçene kadar çok zaman göremezsin. Geçtikten sonra da hareketin kısıtlanır, topun gittiği yere gidemezsin.
2-3 kişiyle uzak mesafeden baraj kurdurmayacaksın. Çünkü topa vurulduğu an görürsen, hareketini ona göre yaparsın.
Bakınız Milli Takımımız'ın kalesinde oynayan bir kaleci için bunları yazıyorum. Diyeceksiniz ki şimdi bana; Atletico Madrid'in kalecisi de inanılmaz hata yapıp golü yiyor, Real Madrid'in kalecisi de inanılmaz bir hatayla gol yedi, maçı zora soktu. Kaleci hata yapar, yapmaz diye bir şey yok. Ama aynı hatadan 6-7 gol yersen, adama "Pardon" derler.
Tabii burada kalecileri yetiştirenlerin de kulaklarını çınlatmak lazım. Aslında Türkiye'de kalecilik yapmak kolay. Sebep; Türkiye'de çok takım son çizgiye inip, orta yapmasını bilmiyor.
Türkiye'de kaleye fazla şut atılmıyor.
Biraz akıllı bir kaleci, ülkemizde işi rahat rahat götürür.
Benden misal isterseniz, gözünüzün önünde: Fernando Muslera.

'B' VE 'B' DİZİLERİ!
Önder Özen'in açıklamalarını dinledikten sonra, bir insanın küçük dilini yutması lazım. Büyük iddialarla bir yere geliyorsunuz. Yaptığınız işin yüzde 90'ı hatalı oluyor. Sonra da "Pardon" diyorsun. Peki "Pardon" un karşılığı ne kadar lira?.. Tonlarca Türk lirası. Kimileri tek başına iş yapmak ister, rahat hareket eder.
Kimileri de yanına 10 kişi istiyor Özen gibi. Verilen yetkileri kullanamayacaktın, orada işin ne senin?
Yani neresinden baksanız bakın, fiyasko. Bazı şeyleri televizyondan anlatıp ahkam kesmek kolaydır.
Uygulamak ise çok zordur. Onun için önce bilgi ister, sonra da cesaret. Peki bu kaybolan paraları Beşiktaş'a kim ödeyecek?..
Fikret Orman bir şey söylüyor, Önder Özen tam tersini. Beşiktaş'ın neden 3. olduğu da zaten ortaya çıkıyor.
Aslında Önder Hoca'yı da dinlerken insan, şuna hayret ediyor. Peki kardeşim, yaptığın transferlerin çoğu hatalı ve Beşiktaş bundan kazık yemiş, tamam. Peki bu futbolcuları İstanbul'da zapt-ı rapta nasıl alamıyorsunuz, onu bana bir anlatın.
Alayı gece kulübünde.
Ortada kurşunlar uçuşuyor.
Tesadüf bu ya olaylarda hep de Beşiktaşlı futbolcular var. Yani tam bir fiyasko. Transferleri yanlış yap, futbolcuları kontrol edeme, disiplin sıfır. Bol bol çene. Şunu iyi düşünmek lazım. Yöneltilen bir soruya 15 dakika cevap verirsen, hikayedir.
Cevaplar kısa ve net olmalı.
Hata yapmışsan uzattıkça uzatır, La Fontaine'den masallar anlatırsın.
Sonuç, Brezilya dizilerine döner.
Nitekim ikisi de "B... B..." ile başlıyor.
Beşiktaş dizileri.. Brezilya dizileri....

BOZMAK KOLAYDIR

Atletico-Real maçını izliyorsunuz. Yüzde yüz değişik tarzda 2 takımın mücadelesi. Biri mekanik, robot gibi. Koşuyor, tekmeye kafa sokuyor.
Futbolcu kalitesi belli. Hep bozmak için oynuyor. Her şeyde olduğu gibi futbolda da bozmak kolaydır. Bu takımın adı ne: Atletico Madrid.
Gelelim Real Madrid'e... Müthiş üst düzey oyuncuları var. Her biri 10 dakika sahne alsa, maçın kaderini etkileyebiliyor. Sonradan giren Marcelo, Real'de yedek. Giriyor ve maçın rengini değiştirebiliyor. Uzatmalarda Realliler çok hırslı.
Hücumu düşünüyor. Kamera Ancelotti'yi gösteriyor.
Hareketi "Sakin olun. Acele etmeyin. Biz bu takımı yeneriz" havasında. Soruyorum sevgili okuyucular: A.Madrid'den kaç tana ismi alır, Real'de oynatırsınız? Zaten bu soruya doğru cevap verirseniz, 4-1'lik skoru kabul eder ve alkışlarsınız.
Şimdi 2. soru: A.Madrid'den kaç tane oyuncuyu alır, F.Bahçe, G.Saray ya da Beşiktaş'ta oynatmazsınız? Cevap: Hepsi rahat rahat oynarlar. Kimse kusura bakmasın. Son 5 yılda Türkiye'ye bir futbolcu geldi. Onun adı da Sneijder.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor