Ribas kabusu!

İlk yarı bittiğinde, skor tabelasında F.Bahçe: 1-Celtic: 0 yazıyordu.
Maçlarının % 88'inde ilk golü atarak, bu konuda Avrupa'nın bile en iyisi olan, üstüne ilk yarıyı galip bitirme oranı % 77''yi bulan bir takım için normaldi bu.
Ya oyun? Aslında Celtic, öndeki dörtlüsünü bu sene ilk kez bir arada oynatıp, ön liberolar ve savunmada sadece 1 oyuncuyu değiştirerek "Savunmam sağlam olsun, sürpriz adamlarım gol atarsa iyi olur" mantığıyla çıkmıştı.
F.Bahçe ise sakat ve cezalılar dolayısıyla elinde ne varsa sahaya sürmüş, hamle olarak da kenarda Ozan ve Caner'i tutmuştu.
İlk yarıda girilen o pozisyonlara bakıldığında, gole kadar Topal'ın direkten dönen topu ile Diego Ribas'ın kaleciden dönen topuna Josef'in vuruşunu görüyorduk.
Yani F.Bahçe, hücumcu adamları ile değil, ön liberoları ile tehlike yaratmıştı.
Bunda, Diego'nun final paslarında en az 6 hata yapmasının da payı vardı.

Defansa 'Ba' olmasaydı
Topal, Alper ve Gökhan iyiydi.
Takım, topun arkasında kalabiliyordu ama savunma arkasına Nasir'in kaçışı, Ba olmasa kabusa dönerdi.
Zaten bu pozisyon, ilk yarı sonlarındaki şutları ile beraber, kaleyi tehdit eden 2 pozisyondan biriydi.
Gol öncesi, Gökhan topu ayağına aldığında Markovic depara başlamıştı bile.
Şahane pas, Markovic'in sürati ve kaleci hatası golü getiriyordu.
F.Bahçe ikinci yarıya da fırtına gibi başladı, ilk 10 dakika pozisyonlar da buldu. Commons ve Forrest hamleleri, rakibin ileri gitmek isteğiydi. İşler iyi giderken Diego'nun sorumsuzluğu can sıkıyordu. Nitekim oyun, alanımıza yıkıldı, sonra da kanat atağında Commons'la golü buldular.
Ozan-Markovic, Caner-Fernandao değisiklikleri geldi.
Ozan en öne geçti.
Sıkıntılı geçen 28 dakikaya neden olan Diego kabusuna rağmen, F.Bahçe turu geçiyordu.