Caminin müezzini yok, içinin düzeni yok..." Maç sonunda 19 Mayıs'ta meşhur Ankara türküsü çalınsa, Trabzonspor'u ancak bu kadar güzel anlatabilirdi. Evet, Trabzonspor'un hocası da var, müezzini de var fakat düzeni kimin sağladığı belli değil. Orta sahadan yapılan hızlı çıkışlarla iki farklı üstünlüğü sağlayan Trabzonspor, 20. dakikadan sonra, kaybetmek için ne yapması gerekiyorsa harfiyen yerine getirdi. Ne oldu da iki haftadır kazanan oyun sisteminden vazgeçildi? Kabulümüzdür, bu sezon karşılaşılan en dişli rakip Gençlerbirliği. Biz yazmaktan, hoca inattan vazgeçmedi. Önceki tecrübeler, takımın farklı oyun sistemlerinde sıkıntı yaşadığı yönünde. İsimlerde diyeceğimiz yok. Birisi formsuzdur, yenisi daha iyi çalışmıştır. Siz ileride Umut ya da Gökhan, kimi bıraksanız mahkum oynuyorsunuz. Takımın direnç katsayısını yukarılarda tutan Umut'tan sağ çizgide ne beklediniz? Gökhan dayak yemekten başını kaldıramadı. Değil 2, 12 gol atsanız bu sistemle zorlanır, ileride çoğalamazsınız. Taraftarın zoruna giden de bu. Taraftar sahada dayak yiyen takım istemiyor.
Büyük takım olabilmek Dönen topların bir tanesini bile alamadı bordo-mavililer. Her topu başkent ekibi kontrol etti. Büyük takımlar, oyun sistemlerini rakiplerine kontrol ettirmeli. Rakibe göre mutlaka değişiklik yapacaksınız. Fakat taktiksel değişiklik başka, üzülerek söyleyelim ki korkmak başka. Yapılan oyuncu değişiklikleri ise komedi. Sylva deseniz, sadece Fransa'da UEFA eleme maçında gördük. Türkiye'de gören varsa haber versin. Kazanacağınız maçlarda aynı hataları tekrarlıyorsunuz, ardından çıkıp "Daha iyi olacağız, destek bekliyoruz vb..." İnanın, Trabzonspor doğruları yapsa ve buna rağmen Gençlerbirliği'ne yenilse, futboldur olur diyeceğiz. Özeti şudur: Trabzonspor defalarca üstü yanmasına rağmen, çorbayı kaşık yerine çatalla içmeye kalktı, üzerine çorbayı yine döktü. Suçu ise hâlâ çorbanın sıcaklığında arıyor.