- Denizli'nin Ankara'da oyunu iyi izlediğinden emin değilim. Uzun zamandır hocalık yapmadığı için biraz antrenmana ihtiyacı var - Galatasaray dünyanın en iyi hücum yapan takımlarından bir tanesi. Galatasaray gibi bir takım çift ön libero ile oynamaz - 'Halil, Nuri, Yıldıray' örnekleri ortadayken Uğur'un ya da Mesut'un "Hocam bizi oynatacaksan gelelim" diye sorması gayet normal Beşiktaş, Denizli ile ilk karşılaşmasına çıktı. Maçın hemen başında arka arkaya gelen goller var. Buna karşılık ikinci yarı Gençlerbirliği baskısı altında geçti.
Denizli'li Beşiktaş'ı nasıl buldunuz? Rüştü'yü Gençlerbirliği'ne ver, Periç'i Beşiktaş kalesine koy, 3-0 Gençlerbirliği alsın maçı. Rüştü harikalar yarattı. Periç önüne geleni yedi. Kaleci değil hokkabaz gibiydi. Bir yabancı kaleci alırken insan hiç olmazsa biraz bakar. Mustafa Denizli çok talihli bir başlangıç yaptı. Denizli'nin klasik şansıdır bu. Sen Ankara'da 10 dakikada 3 gol bulup rakip takımı darmadağın ettikten sonra öyle bir futbol oynarsın ki eğer top oynuyorsan, dillere destan olur. Gözünü kapat bana 'Hıncal ağabey Beşiktaş'ın şu kombinasyonu, şu akını ne güzeldi' de. Maçın tamamının değil, bana herhangi bir dakikayı söyle. Tamamen bir şanstır. Onun için birkaç hafta beklemek lazım Beşiktaş ve Denizli hakkında karar vermek için... Olabilir. Talihli bir başlangıç yaptı. Futbol ilahları arkasındaydı. Bu ona zaman kazandıracak. Bu zaman içerisinde de neyi nasıl yapacağını iyi düşünmesi lazım. Ben Mustafa Denizli'nin maça Bobo'yu kenarda tutarak başlamasını anlamadığımı söyleyebilirim. Mustafa Denizli hücum futbolunu Türkiye'ye getiren adamdır. Nobre'nin yanında Holosko oynuyordu güya ama Holosko bizim düşündüğümüz klasik forvet, klasik santrfor değil. İçeriye kaçmış kanat oyuncusundan santrfor, elinde santrforun yoksa yaparsın. Ama ortada Bobo gibi bir adam varken aslı varken, suret yaratmayı benim aklım almıyor. Mustafa Denizli'nin Ankara'da oyunu iyi izlediğinden de emin değilim. Uzun zamandır hocalık yapmadığı için biraz antrenmana ihtiyacı var. İkinci yarıda Delgado'nun sahada nasıl yok olduğunu, nasıl Beşiktaş'ı 10 kişi bıraktığının farkına bile varamadı. Benim evde Uğur İnceman oyuna girerken, 'Kim çıkacak' diye konuşuluyordu; "Mustafa Denizli oyunu izliyorsa, Delgado çıkar, izlemiyorsa Cisse çıkar" dedim. Cisse'yi çıkardı ve bizim arkadaşlar, hepsi Mustafa'nın çok iyi arkadaşlarıdır, gülüştüler.
Galatasaray tek forvetle çıktı ama Lincoln, Arda, Kewell, Sabri, Ayhan, Hakan Balta hücuma dönük futbolcular. Bu nedenle Skibbe'nin korkaklıkla suçlanması yanlış şeklinde yorumlar da vardı. Siz ne düşünüyorsunuz? Skibbe'nin iki ön libero ile çıkması normal mi? Bu Türkiye'deki spor medyasının geleneksel korkaklığının ifadesi. Ben 'ön libero' diye bir deyimi kabul etmiyorum. Tekini bile kabul etmiyorum. 'Ön libero' denilen şey 'Kazma oyuncuyu savunma yapıyor' diye orta sahaya koymaktır. Orta sahada kazmanın yeri yok. Orta sahada oynayacak adamın teknik olması lazım. Oyun kurucu olması lazım. Türkiye'nin bütün takımları tek forvetle oynarken, senin 4 tane savunma adamın var, iki de ön libero... Bir kişiye karşı 6 kişi... Geçiniz. Benim kafamdaki futbolda ön libero yok. Ben 'ön libero' diye birini oynatmam. Bir de değil iki oynatıyorlar. Birisi bana anlatsın Meira'nın oyuna ne katkısı oldu? Birisi bana anlatsın. Oturup beraber seyredelim. İki tane ön libero ile oynayan Galatasaray'a Trabzon'un 15 şutu var. 30 tane gollük akını var. Galatasaray'a 15 şut atabiliyorsan eğer o Galatasaray savunması işte o. Mustafa Denizli'nin çok önemli bir lafı var: "Bir yeri ya da adamı kontrol edecek futbolcuların sayısını artırdığın zaman sorumluluk duygusunu yok edersin. Nasıl olsa beni geçse de Bülent var arkamda görüşü doğar." 'Beni geçerse benden başkası yok' diye oynadığın zaman daha sorumlu oynarsın. Galatasaray gibi bir takım çift ön libero ile oynamaz. Galatasaray dünyanın en iyi hücum takımlarından bir tanesi. Kadro öyle kurulmuş çünkü. Bütün transferler ona göre yapılmış. Hakan Şükür'ü kovacaksın, Nonda'yı, Ümit Karan'ı kenarda oturtacaksın, tek forvetle oynayacaksın. Niye? 'Benim sağ bekim Sabri aslında iyi hücum yapıyor.' Yok ya!.. Külahıma anlat...
YATTARA HATAYDI Trabzon'u nasıl buldunuz? Yanal, Yattara'yı kesti ama hücum gücü yüksek bir takım sahaya sürdü. Bakın maçın istatistiklerine, doğru dürüst vurabilselerdi Trabzon perişan ederdi Galatasaray'ı. Ya da Tolga ile De Sanctis'in yerini değiştirsen maç 5-0 Trabzon lehine olabilirdi. Bence Yattara ile oyuna başlamalıydı. Hata etti. Sahaya sürdüğü forvetin sayısı hiç önemli değil. Onların oynadığı oyun ne? Bence o üçünün en iyisi İsaac'ti. Onu çıkardı. Yanlışı oydu. İkinci yarıya İsaac'siz başladı.
Bosna Hersek'i yenen milliler, Estonya karşısında 2 puan bıraktı. Estonya ile Fatih Terim berabere kaldı. Sahaya yanlış takım çıkardı, yanlış takım oynattı, 60 dakikayı ziyan etti. 'Ben 30 dakika Estonya'yı ezdim.' Tamam da hangi 30 dakika ezdin; sahada oynaması gereken 11'le oynadığın zaman. O zaman adama 60 dakikanın hesabını sorarlar. Niye ziyan ettin arkadaş 60 dakikayı? Bu kadar basit. Bosna Hersek maçına oyun kurucusuz başlayacaksın, mağlup duruma düştükten sonra Nuri Şahin'i oyuna alacaksın, oyun kurucu olarak Nuri Şahin'le maçı çevireceksin, ondan sonra Estonya maçına oyun kurucuyla başlayacaksın, her şey takır takır giderken, 'gol atamıyorsun' diye birden bire Nuri'yi oyundan alıp hem Nuri'yi hem takımı harcayacaksın. Bunun adı teknik direktörlük değil. Kendini Nuri'nin yerine koysun Fatih Terim... İşte onun için Avrupa'daki, Türk futbolcuları Fatih Terim'e güvenmiyorlar, inanmıyorlar. 'Pazarlık yapıyor' deniyor. Ne pazarlığı? 'Hoca beni oynatacaksan geleyim ama Yıldıray Baştürk gibi ziyan edeceksin, Halil gibi ziyan edeceksen, Nuri gibi ziyan edeceksen çağırma beni; bırak ben Alman olayım!..' diyorsa çocuk, haklı olarak söylüyor. Fatih Terim'in bugüne kadar Alman, Fransız, İsviçreli bir çocuğu sahiplendiğini gören, duyan oldu mu? Ama tam tersini biliyoruz. 'Bu ikinci, üçüncü kuşaklar sorunlu insanlar. Bunlar ne Alman, ne Türk. Sorunlarını Milli Takım'a taşıyorlar, benim takımın havasını da bozuyorlar' diyor ve mecbur kalmadıkça bu futbolcuları çağırmıyor. Şimdi bunun böyle olduğu bilinirken, işte Halil, Nuri, Yıldıray örnekleri ortadayken çocuk niye sormasın? Hollandalı Uğur ya da Alman Mesut Özil, 'Hocam bizi oynatacaksan gelelim' niye demesin?
